Günlerden 17 Nisan 1993... ve gene günlerden Cumartesi 17 Nisan 2021. Tam 28 yıl olmuş, 8.Cumhurbaskanı Turgut Özal'ın Hakk’a yürüyüşünün üstünden.
28 yıl önceki o günü çok iyi hatırlıyorum. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, başbakan sıfatıyla Aydın Adnan Menderes Üniversitesinin (ADÜ) bir etkinliği için Aydın’daydı. Başbakanın programını Pamukören Belediye Başkanı olarak ben de takip edenler arasındaydım.
Program devam ederken 8.Cumhurbaşkanı Özal'ın vefat haberi duyuldu. Herkes şok oldu, kimse inanamadı. Apar topar Ankara’ya dönen Başbakan Demirel, Aydın’da programdayken birisinin kulağına Özal’ın öldüğünü fısıldadığını anlatarak, “O anda gökkubbe başıma göçtü” demişti.
Sokaklarda, caddelerde, meydanlarda derin bir sessizlik, soğuk bir suskunluk hakimdi. Herkeste yüreği yanık bir üzüntülü halı vardı. Belki de sessizlik Özal’ın beklenmedik ölümüydü.
Askeri yönetimin başbakanı Bülent Ulusu'nun müsteşarlarından Necdep Calp'in kurduğu Halkçı Parti, Turgut Özal'ın kurduğu Anavatan Partisi (ANAP) ve emekli orgeneral Turgut Sunalp'ın kurduğu Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) seçimlere katılmak için Milli Güvenlik Konseyi onayını alabildi.
Bunun dışında kurulan partilerin kurucularını veto ederek seçime girmesini önleyen Milli Güvenlik Kurulu (MGK), bağımsız adayların yanı sıra seçime giren üç partinin adayları arasında da pek çok kişiyi veto etti.
Cumhurbaşkanı Kenan Evren radyo ve televizyonlardan seçim günden iki gün önce yaptığı konuşmasında Turgut Özal ve ANAP'ı hedef aldı. Seçimin önemli olaylarından biri olan bu konuşma Evren'in orgeneral Sunalp'ı işaret ettiği şeklinde yorumlandı ve öfkeye neden oldu.
Kasım 1983 seçimlerine konseyin açık bir şekilde desteklediği Milliyetçi Demokrasi Partisi, Anavatan Partisi ve Halkçı Parti katıldı. Seçimden önce Kenan Evren’in radyo ve televizyondan açıkça Anavatan ve Turgut Özal’ın aleyhine konuşma yapmasına rağmen Anavatan partisi TBMM’deki salt çoğunluğu alarak seçimlerden birinci parti çıktı.
Darbenin ardından iktidara gelen Anavatan Partisi ile Türkiye normalleşme sürecine girdi. Turgut Özal’ın Başbakanlık yaptığı yıllarda, Anavatan kadroları bürokrasiden, ekonomiye, eğitimden kültür ve turizme, yerel yönetimlerde şehircilik, alt yapı, üst yapı, otoyollar, barajlar, sulama kanalları, limanlar, hava alanları vb. her alanda Türkiye’de bir çığır açtı. Günlük hayata yansıyan pasaport, döviz, gümrük, ithalat, ihracat, trafik, ehliyet, nüfus vb. alanlarda yapılan yenilik ve düzenlemeleri vatandaş bizzat hissetti ve yaşadı. Özal döneminde ülkemizde kalkınmanın motoru ateşlendi. Çünkü Özal, “Halka hizmet Hakk’a hizmet” prensibiyle çalıştı.
Bir taraftan pek çok alanda tabuları yıkarken toplum dinamiklerini harekete geçirmiş ve siyasetinin dört temel ana omurgasını oluşturmuştu. Bunlar;
1-Serbest pazar, piyasa ekonomisi,
2-Din vicdan hürriyeti,
3-Duşunce ve fikir hürriyeti,
4-Milliyetçi, manevi değerlere bağlı sosyal adalet. Şeklindeydi.
İşte bu temel ilkeler, siyaset ve hizmet anlayışının manifestosunu oluşturuyordu. Pek çok aydın yazarlar, sanatçılar, sağ ve soldan düşünce suçluları, dini inançlarını yaşamak isteyen mütedeyyin müslümanlar cezaevindeydi. Anayasadaki bu düşünce ve inanç hürriyetini suç sayan prangaları kırıp atan Özal’dı. Çünkü sivilleşme ve demokratikleşmeye, özgürlüklere inanan mangal gibi yürekli bir Özal vardı.
Özal denilince akla, ülkenin geleceği olan gençler ve çocuklar gelirdi. Gençlere yetki ve sorumluluk vermekten çekinmezdi. 25 Mart 1984 yerel seçimlerinde 29 yaşında belediye başkanı seçildim. Türkiye’nin en genç belediye başkanı olarak Meclis üyelerim de gençti.
Kaymakamlar, daire müdürleri, il müdürleri genç, dinamik bir kadroydu. Siyasi parti teşkilatlarındaki yöneticiler, il genel meclisi üyeleri hemen hemen hepsi genç hizmet kadrolarıydı. Özal liderliğindeki bu kadro önemli işlere imza attı.
İşte böyle bir devlet adamını 28 yıl önce kaybettik. Allah rahmet eylesin.
Kalın sağlıcakla.