7 Eylül, 9 Eylül kurtuluş günlerimiz

Asuman DOKUZLU

Dünya da pek az ülkeye nasip olan şanlı tarihimizin önemli günleri vardır. Milli bayramlarımızın kutlandığı günler gibi. 29 ekim gibi, 23 nisan 19 mayıs gibi, 7 eylül işte o muhteşem, önemli günlerden biridir. Düşmanı izmir de 9 eylülde denize döktüğümüz sürecin bir parçasıdır. Bizden önce 5 eylül de Nazilli de kutlanıp daha sonra Aydın da devam ederek  İzmir den denize dökülen düşmanın hikayesi. Ve sonuç bizim yüce Türk Milletinin Galibiyeti Pek çok ilde kutlanan kurtuluş bayramlarından biri. Övünç içinde ve gururla kutladığımız. Eskiden öyle büyük çoşkularla kutlanırdı. Temsili düşman ve Türk askerleri temsili olarak vuruşurlar ve aslında olduğu gibi yine şanlı Türk askeri galip gelirdi. Şimdi bu kutlamalar eski çoşkuyla ne yazık ki yapılamıyor. Oysa unutulmaması gereken bir şey varsa; O günleri yaşamasaydık bugünlerimiz olmayacaktı asıl dikkatlerinde kaçan da bu! Üzerinden tam 96 yıl geçmiş. Koca bir asır neredeyse. Bir de kıymetini bilebilseydik!

9 Eylül 1922

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Büyük Taarruz'u başlattıktan sonra 9 Eylül 1922'de İzmir'in Yunanlılardan alındı ve özgürlüğün simgesi olarak o gün İzmir'in kurtuluşu olarak anılmaya başlandı. Türk Ordusu, İzmir'i tekrardan aldıktan sonra, düşman dahi olsa Yunanlıların bayrağına saygı göstermesi dillere destan olmuştur.

Birinci Dünya Savaşı sonunda, İtilâf Devletleri, Osmanlı Devleti ile 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzaladılar ve bu anlaşmaya dayanarak Anadolu’yu işgale başladılar. Türk milleti işgal hareketleri karşısında vatanını kurtarmak için 1919 yılında yer yer direniş hareketlerini başlattı. Bu hareketler, 19 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’nın Şamsun’a ayak basmasıyla kısa sürede merkezi bir nitelik kazandı. Bu süreçte arka arkaya kazanılan Birinci İnönü, İkinci İnönü, Aslıhanlar-Dumlupınar ve Sakarya Meydan Muharebeleri ile yurdun kurtarılması yolunda önemli adımlar atıldı. 26 Ağustos 1922 sabahı dikkat ve titizlikle hazırlanan taarruz planı uygulamaya konuldu. 26-30 Ağustos 1922’de yapılan Büyük Taarruz, Türk İstiklâl Harbi’nin son safhasıdır. 30 Ağustos “Başkomutan Meydan Muharebesi”nde bir gün içinde Yunan ordusunun en önemli bölümü etkisiz hale getirildi. Böylece kesin sonuç beş gün içinde elde edilmiş ve hazırlanan plan tam bir başarıyla uygulanmış oldu.

31 Ağustos günü Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi (ÇAKMAK), Batı Cephesi Komutanı İsmet (İNÖNÜ) ordu komutanları Yakup Şevki (SUBAŞI) ve Nurettin Paşa’ları karargahını kurduğu Çalköy’ünde toplayarak, kaçabilen Yunan kuvvetlerinin hızla takip edilmesini ve İzmir ile dolaylarındaki kuvvetleriyle birleşmemesi için üç koldan Ege’ye doğru ilerlenmesini doğru bulduğunu belirtti.1 Eylül’de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ordulara bir bildiri yayımlayarak şu tarihi emrini verdi: “Bütün arkadaşlarımın Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri verileceğini göz önüne alarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü, yiğitlik ve yurtseverlik kaynaklarını yarışırcasına esirgemeden vermeye devam eylemesini isterim. Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”. 

9 Eylül günü 1 nci Kolordu Kemalpaşa’ya, 2 nci Kolordu Manisa’ya, 4 ncü Kolordu Turgutlu’ya ulaştı. Kuzeyde Kazancıbayırı’n da Yunan mevzilerine taarruz eden 3 ncü Kolordumuz düşmanı atarak Bursa’ya ilerledi. Türk süvarileri üç yılı aşkın süredir yas çeken İzmir halkının sevinç göz yaşları arasında İzmir’e girdi.

Süvarilerimiz, İzmir’e girerken birkaç yerde hafif ateşle karşılaşmaktan başka bir olay olmadı, Kordonboyu’ndan geçerken bir İngiliz müfrezesi tarafından selamlandı. Türk bayrağı Hükümet Konağına ve Kadifekale’ye çekildi.

Birinci Süvari Tümeni Komutanı Mürsel Paşa bir Fransız harp gemisi telsizi vasıtasıyla, İzmir’e girildiğini Ankara’ya bildirdi. İzmir’de Türk halkının sevinci o denli büyüktü ki askerlerimiz çiçek yağmuru altında kaldı.

İzmir'in Yunan işgalinden kurtarıldığı gün, 9 Eylül 1922'de, İzmir'e süvari birliği ile girerek İzmir Hükümet Konağı'na bayrağı diken ilk kişi, süvari Yüzbaşı Şerafettin Bey'di.

Atatürk İzmir’in kurtuluşunda halkın coşkun gösterileri arasında kalacağı evin önüne gelince, kapının önüne serilmiş bayrağı görünce durdu, Bu ipekten kocaman bir Yunan bayrağı idi. Üzerine basılarak geçilecek bir yol halısı gibi serilmişti. Kapıdaki kalabalık halk yalvarıyordu:

- Buyurunuz, geçiniz. Bizim öcümüzü alınız! Yunan Kralı, bu evden içeri, bizim bayrağımıza basarak girmişti. Siz lütfedin. Bu karşılıkla o lekeyi silin! Burası sizin şehrinizdir. Bu ev sizin evinizdir. Bu hak sizindir.

Atatürk, o yerde serili bayrağın önünde, bulunduğu noktada kaldı. Çevresindekilere tatlılıkla baktı.

- O, geçmişse hata etmiş. Bir ulusun bağımsızlık simgesi olan bayrak çiğnenmez. Ben onun yanlışını tekrar edemem.

Bayrağı yerden kaldırttı, bembeyaz mermerlere basarak içeri girdi.

Bu örnekte bile Atatürk ün ne kadar büyük bir devlet adamı olduğu, bir devlet adamının yapması gereken davranışı nasıl sergilediği. Dünyada böyle davranacak çok fazla devlet adamının olmadığını ortaya koymuyor mu? Allah a bize böyle bir lider bahşettiği için ne kadar şükretsek, teşekkür etsek azdır. Iyi ki vardı. İyi ki bizim topraklarımızda yaşadı. Iyi ki bizim liderimiz oldu. Dünyada en övünülecek ve şanslı bir millet varsa o da Türk milletidir. Atatürk sayesinde. Iyi ki Türk doğmuşum. Iyi ki ülkem Türkiye. Kendimi başka ülkede başak bir ülkenin vatandaşı olarak düşünmek bile istemem. CANIM ÜLKEM! DAİMA BİZİMDİN BİZİM KALACAKSIN!

VATANIMIZA, MİLLETİMİZE BİR DAHA KURTULUŞ SAVAŞLARI YAŞATMASIN RABBİM!

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.