Dumlupınar mevzilerine çekilen düşmana karşı 29 Ağustos tarihinde taarruz eden ordumuz ertesi gün Yunan ordusunu kuşatmış ve büyük bir kısmını da imha etmeyi başarmıştır. Düşman ordusunun başkomutanı Trikopis maiyetiyle beraber esir alınmıştır.
Savaş Mustafa Kemal Atatürk tarafından bizzat yönetildiği için savaşın adına Başkomutanlık Meydan Muharebesi denmiştir. Atatürk’ün “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz” emrinden sonra da Yunan ordusunun geriye kalıp kaçmaya çalışanları İzmir 'e kadar kovalanmış ve denize dökülmüştür.
Bu savaşla kazanılan zaferden sonra milletimizin kendine olan güveni artmış, milli kudret ve yeteneğin yeniden canlanması sağlanmıştır. Bu zafer yeni Türk Devletinin uygarlığa giden yolda en büyük köprüsü olmuştur. Öldüğü sanılan ve mirası paylaşılmaya çalışılan Türk Milletinin yaşama hakkı ve yeteneği olduğu yeniden Dünyaya kabul ettirilmiştir. Ayrıca bu zaferle Misak ı Milli gerçekleştirilmiştir. Tüm düşmanlar yurdumuzdan atılmıştır.
Önemli bir kazanım da bu zaferden sonra Mudanya ateşkes anlaşmasının yapılmış olması ve Lozan konferansında masada pazarlık gücümüzün artmış olmasıdır. Yine bu zaferle Anadolu’nun sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağı da bütün Dünyaya kanıtlanmıştır
30 Ağustos sadece bir tarih değildir. Bu tarih bağımsızlığı ve vatan sevgisini Kendine şiar edinen ve bu inançla şahlanan Türk ordusunun ulusuyla birlikte Mustafa Kemal önderliğinde kurtuluş savaşını kazandığı, Cumhuriyetin temelini attığı bir tarihtir Türk ulusu bu haysiyet ve ayakta kalma savaşında lideri Atatürk ve bağrından çıkardığı Mehmetçikleriyle tarih sahnesinde vatanını alıp, kendisinin namusuna göz dikenlere, varlığını ortadan kaldırmak isteyenlere bir kere daha ders vermiş, zaferin yanan meşalesiyle Türkün sesini bir kere daha haykırmıştır…
30 Ağustos sabahı tarih akışını yeniden bizden yana çevirmiştir. Yurt kurtarılmış, milletin zulmü ortadan kaldırılmıştır. Adeta sınırlarımız şehitlerimizin kanlarıyla yeniden çizilmiştir. Zaferden sonra milletin lideri yine milletinin o büyük vakarını göstermiş, “Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesini söylemiştir. Lideri olduğu ulusu da bunu kendisine ilke edinmiştir. Böylece tarih sahnesinde Türk milleti kahramanca ölmesini bildiği gibi şerefle alnı açık, başı dimdik yaşamanın örneğini de tüm Dünya ya göstermiştir.
Savaş ve ardından kazanılan zafer Atatürk ün kendi milletine de ne kadar güvendiğini gösterir. O milletinin her bireyinin yüreğinde vatan sevgisi olduğunu ve özgürlüğü için yapamayacağı şeyin olmadığını bilir. “Bir milletin ki siyasi terbiyesinde vatan sevgisinde noksan vardır, öyle bir millet egemenliğini lüzumu dairesinde elinde tutamaz” derken buna işaret eder. Çünkü bu büyük zafer vatan sevgisi olmadan kazanılamaz. Hele o millet özgürlüğüne düşkün değilse ve imanlı değilse hiç kazanılmaz Bu millet bayrağının dalgalandırılmamasına, kendisinin esir edilmesine tarihin hiçbir döneminde izin vermemiştir. Bunu 30 Ağustos zaferiyle de tüm dünyaya göstermekten çekinmemiştir.
Gerektiğinde de ayni şeyleri yapmaktan çekinmeyecektir. Kütahya Zafer Tepedeki Zafer Abidesi de Türkün ordusuyla çelikleşen mücadele azmini ve gerekirse yine ayni şeyleri yapacağını anlatır. Anıt uzaktan bakıldığında süngülerin çatılmış halini ve alev alev yanan meşaleyi anlatır. Aynı zamanda milletin kendini ortadan kaldırmak isteyenlere kafa tutuşunu anlatır. Tüm olarak da Türk milletinin tek vücut olarak bütünlüğünü ve kazandığı zaferi anlatır. Dumlupınar’daki şehitlikte “Ya istiklal ya ölüm!” paralosuyla Türk milletinin neler yapacağını anlatır. Baba oğul heykelinde oğlunu sekiz dokuz yaşlarında bırakıp yurdun değişik cephelerinde savaştıktan sonra büyük savaşta askere gelen oğluyla tanışan, kısa süre sonra da şehit olan bir babanın ve İzmir e girerken ön saflarda şehit olan bir Türk gencinin kahramanlığı karşısında insanın tüylerinin diken diken olmaması, gözlerinden yaş gelmemesi mümkün müdür? Üzerimize saldıran düşmanlar bizi yanlış tanımalarını canlarıyla ödemişlerdir.
Büyük zafer ayni zamanda yeni Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de temelinin atıldığı yer olmuştur. Bize düşen bu ülkeyi, bize canları kanları ve terleriyle kurtarıp, uygarlığa giden yolda bize aydınlık bir Dünya bırakan bu insanlarımızı örnek almamız ve ülke sorunlarında hep onlar gibi özellikle liderimiz Atatürk gibi düşünmeyi kendimize ilke edinmektir.