“Çerkes” dendiğinde, estetik dansları, eşsiz lezzetlerden oluşan zengin mutfağı,, örf ve adetleri yazılı tüm kural ve fiziki tüm yaptırımların üzerinde tutan, akraba evliliği yapmayan, insanlık onuruna verdikleri değerle dilencilik bilmeyen ve dilenci barındırmayan, çocuk yaşta evlilik, kadına şiddet, taciz, tecavüz vb insanlık onuruyla bağdaşmayan çirkinliklerle uzaktan yakından ilgisi olmayan seçkin bir milleti buluruz karşımızda.
“Çerkes” olarak bilinen ve aslında birçok farklı etnik unsuru bir arada barındıran Kafkas Halkları, bunca ayrıcalıklı özelliklerine rağmen, ne oldu da insanlık dışı zulümlerin yaşandığı bir sürgüne tabi tutulup anayurtları olan Kafyasya'dan sökülerek dünyanın bir çok coğrafyasına dağıtıldılar.
SÜRGÜNÜN NEDENLERİ
Dağlık bir ülke olan Kafkasya'da yerleşim yerleri genellikle yüksek yaylalar ve derin vadilere yayılmıştır. Yüksekliği fazla olan bu dağ silsilesi, bölgedeki insanların tarihlerini, kültür ve karakterlerini başkalarından farklı kılmıştır.
Askeri açıdan büyük ölçüde savunma imkanı sağlayan dağlar, kültür ve etnik bakımından bölünmüş bir coğrafyanın doğmasına sebep olduğu gibi Kafkasyalıların birleşmesini de önleyen bir faktör olmuştur.
Rusya'nın Karadeniz sahiline sıcak sulara inme emelinin gerçekleşebilmesi için ortadan kaldırılması gereken en önemli engel Kuzey Kafkasya'dır ve neye mal olursa olsun be mesele halledilmek zorundadır.
Ruslar, çok arzuladıkları Hazar Denizi, Karadeniz sahili ve Kafkasya'yı ele geçirebilmek için 306 yıl, bıkmadan usanmadan ve 1 milyon 500 bin asker kaybına rağmen saldırdılar. Her yıl Kafkasya'nın etrafındaki çemberi biraz daha daralttılar. Modern cihazlarla donatılmış ve devre dışı kalan her askerin yerine daha fazlasının konulabildiği böylesi bir güce karşı koyan Çerkeslerin artık bu topraklarda tutunması söz konusu değildi.
1763-1864 yıllarındaki Rus-Kafkas savaşları, tarihin en kanlı savaşlarından biri olarak kayıtlara geçti. 101 yıl süren savaşlarda 500 binden fazla Kafkasyalı hayatını kaybederken, savaş sonunda yüz binlerce Çerkes ana vatanını terk etmek zorunda kaldı. 21 Mayıs 1864’de Soçi yakınlarında Kbaada Vadisi'ndeki savaş Çarlık Rusya’sının galibiyetiyle sonuçlanırken, Çerkesler için de "sonun başlangıcı" oldu.
Çarın naibi Prens Baryatinski, "Karadeniz’in kıyılarını bir Rus denizi ve toprağı haline getirmek için dağlıları kıyıdan temizlemek zorundaydık. Dağlı Çerkeslere ulaşabilmemize engel olan Kuban ötesi halkların da tümüyle yerlerinden kaldırılması gerekiyordu." diyerek özetlemiştir sürgünün altındaki nedenleri.
SÜRGÜN SÜRECİ
Çerkes sürgünü sırasındaki Rus politikası, Çerkes nüfusu bir an önce Rusya sınırları dışına göndermek ve onlardan ebedi kurtulmak biçiminde uygulanmıştır. Karadeniz kıyısına yığılan sivil nüfus, Rus askerlerinin süngü ve dipçik darbeleriyle de zorlanarak, bazı durumlarda oturmaya bile yer kalmayacak biçimde ve yığınlar halinde gemilere doldurulmuştur. Bu yüzden zayiat da büyük olmuştur. Osmanlı yönetimi ile koordineli olarak, Batum, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Kefken şimdiki Akçakoca, Burgaz, Varna ve Köstence'de göçmen kampları kurulmuştur. Bu yerler açlık ve salgın hastalıklar nedeniyle, kısa sürede ölüm kamplarına dönüşmüştür.
"Çerkeslerin kötü ve saldırgan kişiler oldukları" biçiminde etkili bir Rus dezenformasyonunun da etkileriyle Osmanlı yönetimi de Çerkeslerin toplu bir etnik güç olmasını istememiş ve Çerkeslere küçük ölçekli ve dağınık yerler tahsis edilmiş, belli yerlerde öbeklenmelerine, özellikle toplulaşmalarına fırsat tanınmamıştır. Kuzey Anadolu limanlarına çıkarılan göçmenler, şimdiki Ordu, Samsun, Tokat, Amasya, Sinop, Yozgat, Düzce, Adapazarı, Kocaeli, vb gibi, o zamanlar boş durumda olan yerlere yerleştirilmiştir.. Toplu yerleşim, sadece İç Doğu'daki Uzunyayla yöresinde küçük ölçekte gerçekleşebilmiştir. Sonuç olarak Kuzey Anadolu'ya yüzbinlerce Çerkes yerleştirilmiştir. Bunlara toprak ve hayvan verilmiş, parasal yardım da yapılmıştır.
Çerkesler bu gün için yaşadıkları her coğrafyanın seçkin halkı olarak baş tacı edilmekte olup iletişimde bulundukları toplumu seçkin yaşam algılarıyla olumlu yönde etkilemekte ve model olmaktadırlar.
Çarlık Rusya’sının Çerkesleri anavatanları Kafkasya'dan sürmesinin üzerinden 156 yıl geçmesine rağmen sürgünün neden olduğu acı hafızalardaki yerini korumaktadır. Bir buçuk milyona yakın Çerkes sürgüne tabi tutulurken yol şartları, salgın hastalıklar, açlık gibi nedenlerden dolayı yaklaşık dört yüz - beş yüz bin kişi hayatını kaybetti. Ve hâlâ Çarlık Rusya’sının nüfus politikası kapsamında sürgüne tabi tutulmasının üzerinden bir buçuk asrı aşkın bir süre geçmesine rağmen Moskova yönetimi ana vatanlarından kopartılan Çerkeslerin acılarını bir nebze de olsa dindirecek adımı atmadı.
Moskova’nın bu duyarsız tutumuna rağmen Türkiye ve Çerkeslerin yaşadığı diğer ülkelerde yaşayan tüm Çerkesler tarafından, ana vatanlarından sürgün edilen Çerkeslerin yaşadığı tarihi trajedi her sene 21 Mayıs'ta sürgün mağdurlarını mazlumlarını hatırlama, yasını tutma, haklarını arama ve uluslararası platformlarda Çerkes Sürgününün soykırım olarak kabul edilmesi amacıyla anılmaktadır.
Biz Türkiye Çerkesleri olarak, bütüncül bir halk refahının temsilciliğiyle acılarımıza ortak, haklarımıza teminatçı ve temsilci olma arzu ve kararlılığında olan kandaşlarımızın ilgisinin mutluluğu ve teşekküründeyiz.
Elbruz'un yelini kalpak eyleyip
Eğilmez başını över Kafkas'lı
Saçının telini akpak eyleyip
Gözünün yaşını döver Kafkas'lı
***
Kalpağını onur atını gurur
Yaşmağın yaşını sayar Kafkas'lı
Başı taşa konur sorguya durur
Makberin başını sayar Kafkaslı