On üç şehit: Ne ilk ne de son şehit olmayacaktır!..
Bu bir kehânet değil değerli okurlarım!
Bu vatanın, Anadolu’nun, Türkiye’mizin bir gerçeği.
Toprakları ekip biçebilmeniz nasıl susuz olmuyorsa, bu topraklarda yaşayabilmeniz için de toprağı Mehmetçiğin kanıyla sulamadan olmuyor.
Hani ne demişti Mithat Cemal KUNTAY:
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır;
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır!..”
Bu bir doğal gerçeklik. Lütfen doğal gerçeklik dediğime burun bükmeyin.
İnsan da diğer canlılardan bir doğal canlı. Canlılar âleminin tamamında bir var olma mücadelesi var. Tek hücrelilerden başlayarak en mükemmel yapıya sahip olan insana gelinceye kadar.
Mademki binlerce canlı türünde bu mücadele var, insanın da bu mücadelenin dışında kalması gibi bir konum mümkün değil.
Tarih aynasında bilgi sahibi olduğumuz sayısız savaşın sayısız gerekçeleri var. Gerekçeler önemli değil; değişmeyen hakikat insanoğlunun; bireyden başlayarak, topluluklar, gruplar, milletler, devletler vb yapılanmalar içerisinde sürekli var olma savaşları verdiği hakikati.
Anadolu’ya baktığımızda belki de elde edilmesi için en çok savaşların verildiği bir coğrafya özelliği sunuyor bize: MÖ dönemlerden kalan sayısız antik şehir, sayısız şehir devleti, Hitiler, Frigler, İyonyalılar, Lidyalılar vb. Bunların sonrasında Anadolu merkezli gerçekleşen dünyanın tanık olduğu en büyük imparatorluklar: Büyük İskender, Pers, Roma, Bizans ve Osmanlı…
Çok geriye gitmeye gerek yok: Sadece Anadolu’daki varlığımızı hazmedemeyen ve bizleri –kendilerine göre- geldiğimiz Asya’ya gönderme hedefinden hiç vaz geçmeyen batılı güçlerin çeşitli isimler altındaki saldırıları.
Anadolu Selçukluları dönemindeki sekiz Haçlı Seferi… Devamında Osmanlı’nın gücünün kabulü. 1699’da Karlofça’da duraksaması ve med-cezir misali geriye çekiliş dönemi... Beş yüz yıldır vatan olarak yaşanan topraklardan/Balkanlardan yenilgi yenilgi geriye çekiliş dönemi ve her yenilginin ardından Balkanlar’dan acı ve göz yaşı haberleri.
1877-1878 / 93 Harbi denilen Osmanlı-Rus Harbiyle başlayan 9 Eylül 1922’ye kadar devam eden 40 yıllık süreçte sayısız cephede, sayısız savaşta sayısız Mehmetçik kaybı: Sadece Yemen, Sarıkamış, Çanakkale, Galiçya, Kanal, Kafkas, Trablusgarp, Kanal, Hicaz, Kut’ül Amare, Millî Mücadele dersem savaş değirmenlerinin ne kadar Mehmetçik öğüttüğünü sanırım hayal edebilirsiniz. Olmadı, Mehmet Âkif’in Çanakkale Şehitleri ile İstiklâl Marşı size olanı biteni hatırlatıverir:
“Vurulup temiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilâl uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!”
*
Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
*
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
Olmadı Necmettin Halil Onan’ın Dur Yolcu şiirine bakmak gerekir.
*
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
*
Düşün ki, haşrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.
*
15 Mayıs’ta Yunan ordularının batılı emperyalist devletlerin desteğiyle güzel İzmir’imizi işgal ile başlayan ve 9 Eylül 1922’de denize dökülmeleri ile yaşanan süreci her Türk çocuğunun er Türk vatandaşının çok iyi bilmesi, idrak etmesi ve unutmaması gerekiyor değerli okurlarım.
Türkiye Cumhuriyeti’mizin 2023’te 100 yıllık sürecinde yaşanan bütün sosyal olaylarda: İhtilâller, muhtıralar, idamlar, sağ sol çatışmaları adı altında gençlerimizin kırdırılması, çeşitli isimler altında ordumuzu ve emniyet güçlerimizi zaafa uğratarak savaşamaz konuma düşürme gayretleri… Önce Ermeniler adına ASALA sürüldü sahaya. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın Ermeni isyanından kalan bilinçaltı duygularıyla topyekûn ASALA’ya karşı çıkışı görülüp de beklenen sonuç alınamayacağı anlaşılınca ASALA sahadan çekilerek yerine PKK sahaya sürüldü.
PKK terörü kırk yıldır güzel ülkemizin ve cennet vatanımızın güzel insanlarını ne yapıp ne edip; anayasa, olmadı referandum, olmadı iç isyan, olmadı çatıştırma, olmadı komşu ülkelerle olası bir çatıştırma ile illâ ki, İran Irak, Türkiye ve Suriye’den koparılacak topraklarla İsrail modeli yapay bir devletin kurulması planının gerçekleşmesi içindir bütün olan biten.
1980’den bu yana yaşanan ülkemize, devletimize, milletimize zarar veren onu güçsüz bırakmayı hedefleyen her türden olayın batılı devletlerce sahiplenilmesinin yegâne amacı da budur.
GARA’da yaşanan 13 silahsız insanımızın şehit edilmesi olayı, otobüs kazası gibi mevzi bir olay değildir. Kırk yıldır devam eden ve de devam edecek olan Ortadoğu Savaşlarının günümüzdeki yöntemlerle sürdürüldüğü aşamalardan sadece birisidir.
Türk milleti olarak bu gerçeği bilerek yaşamak, olaylara geniş bakmak durumundayız…
Ne diyordu Arif Nihat Asya:
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için;
Rüzgar bekliyor!
*
Duygularımızı yine Millî Şâirimiz Mehmet Âkif’in mısralarıyla noktalayalım:
“Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pak alnı değer.
*
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe” desem sığmazsın.
*
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber…
*
Azîz milletimizin varlığı, devletimizin bekâsı ve cennet vatanımızın dirliği düzenliği için bütün zamanlarda canlarını fedâ etmiş olan bütün şehitlerimize ve gazilerimize Allah’tan rahmetler diliyoruz… Yaşayanlarımıza da sıhhat ve âfiyetler diliyoruz…