Metin AKOĞLU
Savaşın sonunu sadece ölüler görür!
Yalpalayarak doğruları bulmaya çalışan, Moskova ve Washington arasında tercih yapıp/yapmayıp milli bir politika oluşturamamış bir devlet görüntüsü içinde, üzüntülü, gerilimli ve zor bir haftayı daha geride bıraktık.
AKP’in”acil bir durum yok” değerlendirmesiyle TBMM’yi bile olağanüstü toplayamadık. Libya teskeresi için olağanüstü toplanabilen TBMM, 36 şehidi için niçin toplanamaz. Şehit sayısı kaç “tane”olduğunda meclis acil toplanır. İç tüzüğe eklenirse iyi olur.
Oysa sonuç alamayacağımızı bildiğimiz halde, NATO’yu olağanüstü toplantıya çağıran biziz.
Dört gün önce İdlib düğümü ve olası sivil katliamları görüşmek üzere BM acil olarak toplanabilmişti. BM daimi temsilcimiz büyükelçi Feridun Sinirlioğlu da Türkiye’nin görüşlerini yansıtan bir de konuşma yapmıştı.
Ne kadar inandılar bilemiyorum.
2014 de dönemin Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu ve Bakanlık Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun, Suriye’ye savaş açmanın formülleri üzerindeki titiz çalışmalarını dünya yakından izleyebilmişti.
Yanlışlarımızdan sonuç çıkartıp çare üretemez isek, aynı suda yıkanmaya devam etmekten kurtulamayız. Bir şeyler artık iyiye gitmiyor. Durum tespiti yapıp yeni stratejiler üretmek durumundayız.
STRATEJİ
Uzun vadede önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için izlenen yoldur.
Temelde askerİ bir terim olan strateji, bir ulusun veya uluslar topluluğunun barış ve savaşta benimsenen politikalara en fazla desteği vermek amacıyla politik, ekonomik, psikolojik ve askerî güçleri bir arada kullanma bilimi ve sanatıdır.
Jeopolitik, “devletin coğrafyasıyla ilişkisini inceleyen bir disiplindir.” Politik, askeri, ekonomik, kültürel faktörler jeopolitik disiplin içinde yer alır.
Jeopolitik kavramla yan yana gelen diğer kuramsal tanım, jeostratejik’tir.
JEOSTRATEJİ
Barış ve savaş dönemlerindeki mücadelelerde coğrafi unsurların etkilerini ve ilişkilerini inceleyerek stratejik güçleri belirten ve stratejik hedefleri araştıran bir bilim dalıdır.
Jeostrateji, jeopolitik hedeflere ulaşmak için hangi stratejilerin uygulanması gerektiğini belirlemektir.
Yani meselenin özü şudur:
“Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız vardığınız yerin önemi yoktur!”
Saddam Hüseyin’i öldürtüp, ülkesinin üçe bölünmesinde görev aldık mı?
Evet!
Libya’nın efsane lideri Kaddafi’nin linç edilmesine göz yumup, ülkesinin ikiye bölünmesinde görev aldık mı?
Evet!
Esat yenilseydi; Sayın Erdoğan, Emevi Camii’nde namaz kılma dışında Şam’da başka ne yapacaktı?
Cevabı bende var!
Lazkiye’ye sıkıştırılmış Esad’a, Nusayri devletini bağışlayacaktık!
Şam’da Müslüman Kardeşlere (İHVAN), Sünni Suriye İslam Cumhuriyetini yine biz kurduracaktık.
ABD’de Fırat’ın doğusunda PKK/PD devletini kurabilecekti.
Evdeki hesaplar çarşıya uymadı.
Karıncanın kara kardeşlerini görmezden geldik!
Vizyon böyle bir şey!
İran ve Rusya müdahil oldular ve ortalık herkes için cehenneme döndü.
Her üç ülkedeki operasyonlara dâhil olurken;
Siyasi, askeri ve ekonomik hedefleriniz neydi?
Kaostan başka hangisini tutturabildiniz?
Kendini korumak için tek mermi atmadan şehit düşmenin ne demek olduğunu bu topluma anlatamıyorsunuz. Pırıl pırıl 36 vatan evladı, Allah bile diyemeden sonsuzluğa uğurlandılar.
Elbette, askerlik mesleğinin fıtratında ölmek, şehit olmak vardır. Bunu bilerek ordu saflarına katıldık. Bir elimiz, Bayrağımızın üstüne konmuş piyade tüfeğine temas ederken, diğer elimizle yanımızdaki arkadaşımızın beline sarılarak namus ve şeref üzerine yemin ettik. Ekmeğimizi oradan temin ettik. Çocuklarımızı büyüttük.
Siz uçak deyince, Türk yıldızlarının şovunu mu anlıyordunuz?
Suriye hava sahasının uçaklarımıza kapalı olduğunu bildiğiniz halde, o masum askerlerimizi, koruma kalkanı olmadan sahada tutmak hangi savaş taktiği ile izah edilebilecek?
500’ün üzerindeki savaş uçaklarını hangi savaşta kullanacaktınız?
Uçaklarınızı kullanamamak, oradaki tüm askerlerimizi ölüme atmak demek değil midir?
Uçak kaldıramayacağınızı bildiğiniz halde ortamı germenin ne anlamı vardı?
Vizyon, görünmez şeyleri görme sanatıdır…
Salt Suriye politikasına bakıp bunu görmeyen kaldı mı? Nereye gideceğini bilmeyen bir gemi için, hiçbir rüzgârın fayda olmayacağı hala anlaşılamadı mı?
Bunları hatırlatarak sormak istediğim şu:
Hafız Esad ve oğlu Beşar Esad’ı Putin ile yan yana getiren nedir?
Bunu bilmeden atılacak her adım yok hükmündedir.
Soçi’de, Astana’da, Moskova’da Rusya, İran ve Türkiye’yi bir araya getiren nedir?
Meselenin jeopolitik yönü var.
Meselenin jeostratejik yönü var.
Rusya-İran ve Suriye’nin terörist olarak ilan ettiği El-Nusra’nın, İdlip’de ne kadar daha kalacakları hususu onları çok ilgilendiriyor. Rusya burada kesin çözüm beklemektedir.
Afrin, İdlip’deki ÖSO unsurlarının geleceği Suriye rejimini çok ilgilendiriyor.
Fırat’ın Doğusundaki PKK-PYD’nin geleceği, Suriye ile birlikte bizi de ilgilendiriyor olması gerekmiyor mu?
Fırat’ın doğusu, hangi stratejinizin sonucu olarak, fiili durum olarak görülecek!
Parlamentonun ara vermeden çalışacağı günlerden geçiyoruz.
Tablo gerçekten budur. Sorunlarımızı çözmekte gecikir isek, durum daha da ağırlaşacak, Sayın Cumhurbaşkanının çok sık kullandığı “savaş” için kısmi bir seferberlik, arkasından kalıcı bir genel seferberlik ilan edilebilecektir.
Onun peşinden de OHAL’li günlere ulaşmak fazla zaman almaz.
Bunu görmek için “stratejisit” olmaya da ihtiyaç yoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.