Ahmet KELEŞOĞLU
Savaşı kim ister?
Savaşta çocukların kadın ve yaşlıların ölmesini kim ister?
Bu öyle bir şey ki, kumanda masasındaki ve muharebe alanındaki askere artık savaşı anlatamazsınız. Ok yaydan çıkmıştır. Asker savaş meydanında bunları düşünmez. Ona verilen emirler ve talimatlar bunları düşünmesine engeldir. O anda tetiğe basılacak ve nişan aldığı kişi öldürülecektir. Karşısındakinin ölümü kendisinin yaşamıyla yer değiştirecektir. Öldürdüğü kişiyi bir insan olarak görmez, o artık bir metadır. Oysa onun karısını anne ve babasını en önemlisi de çocuğunu öldürmüştür. Bu nasıl bir hesaptır, nasıl bir formüldür? Çocukların ve insanların ölümü üzerine yazılan, ölüm üzerine yazılan bu nasıl bir kalemdir? Şiir yazan, öykü yazan resim yapan kalemler nasıl olur da ölüm emrini yazar. İnsanlık neyi paylaşamaz? Bu dünya yetmez mi insanoğluna? Herkes neden yemez kendi tabağından? Savaşın ölümün kanunu olmaz. Adaletsizliğin, haksızlığın kanunu olmaz. Onun için mi, savaşacaksın ve hakkını arayarak senin olan olmayan her şeye sahip çıkacaksın diyeceğiz insanoğluna? Bunu birbirimizi öldürerek mi yapacağız? İnsanlık ve insanlığın gerektirdiği doğal yaşamın adalet ve merhamet duygusunun hiç mi anlamı yoktur. Bu vahşet insanlık adına hiç mi acıtmaz yürekleri? Adaleti ölümlerle düzene koyma talebi insanlık dışı bir istektir. Kim söyler, kim arzu eder bu zalimliği? Bu hak arama isteği nereden çıkmıştır? Adaletsizliğe haksızlığa sebep olanlar kimlerdir? Hiç bunları düşündük mü? Çocukluktan başlayan sevgi yoksunluğu, paylaşma ve adalet duygusunun eksikliği insanın yaşamın tamamında yakasını bırakmamıştır. İşte bu savaş kararlarını veren kişiler sevgi ve adalet duygusundan yoksun toplumların içinden çıkmaktadır. Sevgi ile büyümeyen şiddete maruz kalmış çocuklar hayata atıldıklarında hangi alanda olursa olsun marjinal uçlarda yaşarlar. İçlerinden kendisini kurtarabilen travmalardan arındıran ve bu büyük patlamayı kendi lehlerine çevirebilirler sanatçı, edebiyatçı ve insan hakları savunucuları olabilirler. Hiçbir şey olamayanlar ise merhametli doğru insana dönüşürler. Kendisini kurtaramayan ve bu ağır travmanın içinden çıkamayanlar ise ömürlerinin tamamında şiddete meyilli olup bu acıdan beslenirler. Birçoğu yaşamının bütün alanında hem kendisine ve hem de ailesine hayatı zehir eder. Hızını alamayanlarda toplumları yakıp yıkar. Halbuki dünya nimetleri ortak paylaşılsaydı herkes kendi tabağından yeseydi böyle olmayacaktı. Savaş ve ölümler yüzünden bilim ve çağdaş yaşam büyük darbeler alır. Şimdi insanoğlunun paylaşamama ve bencillik duygusu silahların tetiği ile eşleşti. Yeni dünyanın baş belası emperyalizm insanlığı yok etmeye devam ediyor. Başka devletlerin topraklarına saldırmak ve işgal ettiği toprakların kaynaklarına el koymak, yayılarak sana ait olmayan coğrafyada hüküm sürmek ne kadar adaletlidir. Emperyalizm tamda budur. Unutmayın savaşlarda ölenler bir kez ölür ama savaşın mağdurları bir ömür boyu binlerce kez ölürler.
Gelelim bugünün Ukrayna Rusya savaşına;
Putin 2014 den beri tabiri caizse, burnumun dibine kadar geldiniz yeter artık demişti. Yirminci yüzyılın ikinci çeyreğinde başlayan Emperyalizmin ulus devletleri yok etme planı NATO yoluyla dünyayı sardı. Başı çeken ve özgürlük getireceğim diye ölüm ve açlık getiren devletlerin kimler olduğunu tahmin etmek hiçte zor değil. Üstelik bunu, ülkelerin yönetimdeki liderlerini destekleyerek ve bir takım vaatlerde bulunarak yaptılar. Emperyalist ülkelerin bu müdahalesi Ortadoğu'da, Orta Asya'da, Atlantik ve doğu Avrupa'da milyonlarca insanın ölümüne neden oldu. Ve ülke liderleri idam edildi. Daha dün gibi hatırladığımız Hollandalı askerlere teslim edilen Boşnakları insanlığın gözü önünde katlettiler. Dünyanın bütün bölgelerinde katliamların biri bitmeden birini başlattılar. NATO yayılmacılıktan, işgalden ve insanları fakirleştirmekten hiç vazgeçmedi. Putin Suriye'nin arkasında durmasaydı Esad idam edilirdi. Batılı güçler Suriye'yi haritadan silerdi. Buna rağmen Suriye büyük yıkımlar ölümler yaşadı. Ne dedi Putin? "Ben Ulus Devletimi koruyorum komşularımın güvenliği benim güvenliğim, yangını uzakta söndüreceksin, kapıya dayandığında iş işten geçmiş sayılır."
Putin'i suçlarken hiç kimse Ukrayna'ya gaz veren devletlerin yaptıklarını görmüyor. Ukrayna’yı şişirip şişirip ateşin önüne attılar. Yok seni NATO’ya alacağız yok seni Avrupa Birliği üyesi yapacağız derken, Zelenski tüm bu olanları tiyatro sahnesinin sözlü bir tiradı zannetti. Devletin başına adeta oyun sahnesinden geçer gibi geçti. Oyuncudan tabii ki devlet başkanı olur. Ama bir kez bile ikili mülakat ve basın toplantısı yapmadan başkan oldu Zelenski. Kimseye soru sorma hakkı vermedi. Tek taraflı düşündü ve uygulamaya çalıştı. Devlet yönetmek Genel Sanat Yönetmenliği yapmaya benzemez. Putin Almanya'da KGB ajanıyken Zelenski daha doğmamıştı bile. Devlet yönetiminde tecrübe çok önemli. Maalesef Zelenski'nin masumluğu savaşı ve ölümleri durduramıyor. Neden? Çünkü dünya kaynayan bir kazan. Şu anda bir taraftan emperyalist güçler diğer taraftan Soğuk Rusya'nın Ulusal güçleri. Zelenski nereden bilsin bu büyük satranç oyununu. Yardım edin diye feryat ediyor. Ama duyan yok. Kaldı ortada. Yine bizden başka duyan olmadı sesini. Mazlumların savunucusu Türk milleti. Şimdi barış görüşmelerinin başlaması planlanıyor. Umarız ateşkes olur da dünya rahat bir nefes alır, barış sağlanır ölümlere son verilir. Yoksa dünya bir nükleer savaşın eşiğinde.
Not: Dünya dehası Atatürk'ün Montrö Boğazlar Sözleşmesini alkışlıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.