Nutuk’u dağıttırmayan müdüre anlayacağı dilden selâm

Bir ilimizin İlçe Milli Eğitim Müdürünün, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün eseri Nutuk dağıtımını yasak koyduğunu duymuş olmalısınız.

Gerekçe: “Osmanlı Padişahı Vahdettin’e yönelik küçültücü sözler ve ‘Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün elindeki sigaranın kötü örnek olması...

Halkımız, üstteki gerekçenin perde arkasında yatan gerçeğin bal gibi ayrımında.Bu, sayın müdür keşke daha inandırıcı bir yalan bulabilseydi!..

r-031.jpgAdını anmak istemediğim bu zat-ı muhtereme yandaki resimle selamlıyorum. O, bunun ne demek olduğunu anlar…

“2.Abdülhamit kadar milli eğitime ve yol yapımına hizmet veren bir padişah yoktur” desek yalan olmaz. Lâkin bu zat-ı muhterem müdür efendi, uçurtma uçurmayı, futbol oynamayı, ‘memlekette piç sayısı artar’ gerekçesiyle doğumevi açmayı yasaklayan II. Abdülhamit’in aşağıdaki sözcüklerin kullanımını yasak getirdiğini biliyor olabilir mi?

Bu zat-ı muhterem, 2.Abdülhamit döneminde yaklaşık olarak 1 milyon 600 bin kilometre kare ( Tunus, Mısır, Girit, Sudan, Bulgaristan, Bonsa-Hersek) toprak kaybedildiğinin ayrımında mıdır?

 Bu zat-ı muhteremin 10.05.1876 günü edebiyat ve basın dünyasına görülmemiş bir sansür uygulamasından haberi var mı dersiniz?

Yasaktan bir gün sonra tüm gazeteler: “Matbaamızın makinesi bozulduğu için gazetemizin yayınlanmayacağını üzüntüyle bildiririz.” şeklinde başlık atmak zorunda kaldılar. Yayımlanan tek gazete  "Saye-i asayiş, saye-i padişahîde, vilayetin her bir tarafında emn-ü asayiş berkemaldır.” başlığını attığını bilir mi dersiniz?

Bu zat-ı muhterem ‘Asayiş berkemal’,posta pulları para yerine kullanılınca “Paramız pul oldu” deyimlerinin o günlerden kalma olduğunu farkında mıdır?

Bu zat-ı muhteremin, Şair Eşref’in “Padişahım sen dururken başka ‘manda’  istemem’” dizesini yazınca “Camız, su sığırı” sözcükleri yerine Türkçeye  ‘manda’ diye bir sözcüğü yerleştiğini duymuş mudur?  (Kaynak: “Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü” İ. Zeki Eyüboğlu, Sosyal, 2004, ‘Susurluk’ adı su sığırının kısaltılmış biçimimi olduğunu bu arada anımsatmış olayım)

Bu zat-ı muhteremin Mithat Cemal Kuntay’ın, 2 Abdülhamit için : “Mehmet Akif, ne zaman midesi bulanıp kusmak istemişse bilin ki, o gün boyalı, sakallı, kaval burunlu 2.Abdülhamit’i rüyasında görmüştür” dediğinden haberdar mıdır?

Memlekette işte böylesine ‘Asayiş berkemal (!)’ iken, vatandaş, İran ve Rusya’nın parlamenter rejime geçtiğini ancak 2. Abdülhamit tahttan indirildikten sonra öğrenebildi. Tıpkı Rus tankları Berlin’e girene kadar Almanların savaşı kazandıklarını sanmaları gibi.

Bu olsa olsa muhalefetsiz basının bir zaferi (!) olmalı…

Bu zat-ı muhterimin aşağıdaki sözcükleri kullandıkları için 2.Abdülhamit’in onlarca gazeteciyi, yazarı, şairi sürgüne gönderdiğini, bunlardan en ünlü olan Sadrazam Mithat Paşa olduğunu bilir mi dersiniz? Mithat Paşa’nın Ziraat Bankası’nın kurucusu olduğunu bildiğini sanmadığımdan, hiç olmazsa benden duymuş olsun: Mithat Paşa, Yıldız Sarayı’nda kurulan düzmece bir mahkeme kararıyla idama mahkûm edildi, sonra cezası Taif’e (Arabistan’da) sürgüne çevrildi ve zindan görevlileri tarafından bir gece boğularak öldürüldü.

İşte, yasaklanan sözcüklerin bazıları:  2. Abdülhamit’in İthal ettirdiği kibritlerin üstündeki “union” yazıyordu. Bu kelimenin anlamını araştırılması emretti. Sonuçta sözcüğün “birlik olma, güçleri birleştirme, cinsel ilişki’ olduğunu öğrenince satın alınan milyonlarca kutu kibrit toplatılıp günlerce Yıldız Saray hamamında yakıldı.

Padişahın saçı ve bıyığı boyalı olduğu için ‘boya, sakal’ sözcüklerini kullanmak yasaktı. Tahta kurdu / Tahtakurusu: ‘Tahtın kurusun’ çağrışımlı olduğu için külliyen yasaktı. ’Zehir’, zehirlemek’ anlamındaki ‘arsenik / aksülümen’ sözcüklerinin yazımı ve söylenmesi yasaktı. Büzürgâh: Aslında “değerli, yüce” demektir ama halk dilinde “büzük” diye anlaşılma olasılığından dolayı yasaklıydı. “Arka taraf, kıç” anlamındaki ‘mabat’, “baldır, bacak” anlamındaki ‘ma’bas’ sözcüklerini sıkıysa kullan…

İnkıraz: Tehlikeli sözcüklerden biriydi, çünkü “Tahtın yıkılsın, geber!..” anlamında bir ilenç sözcüğüdür. “Baskı, zulüm” demek olan “istibdat’, “eşitlik, özgürlük” demek olan “ müsavat” en tehlikeli sözcüklerdendi.

Birader sözcüğü de yasaklıydı, çünkü 2.Abdülhamit’in en büyük korkusu zehirlenip yerine kardeşinin geçmesiydi. (Ama korktuğu başına geldi.)

Burun: Coğrafya kitaplarında bile “burun” yerine “çıkıntı” ya da “karaların denizlere doğru ilerlemiş kısmı, bölümü” yazılacaktır

Niye mi?

Padişahın burnu o kadar uzundu ki…

Kaval: Burun sözcüğü yasak olur da buruna benzeyen “kaval” niye yasak olmasın? ‘Tahtan, makamdan olmak’ anlamındaki ‘hal’ sözcüğünü kullanan soluğu Fizan’da alıyordu. (Fizan: Libya’nın güneyindeki susuz bölge olduğundan sürgün yeriydi.’Fizan’a kadar yolun var’ deyimi buradan gelir

Bunların dışında: Anarşi, anayasa, asi,  bedbaht,  bomba,  cahil, cumhuriyet, deli, dinamit,  fakir, gayr-i muti (itaat etmeyen),  intihap (seçmek),  millet, neşir (basım) ve işâa (duyurmak), nâhoşnud (memnun değiliz),  suikast,  zulüm sözcüklerini kullanmak yasaktı.

İnanması zor ama inanın; 2.Abdülhamit beyaz kıldan nefret ettiği için ak saçlı saray çalışanlarının saç ve sakallarını siyaha boyamaları zorunluydu.

Hatta saray etrafında ak saçlı birinin gezinmesi yasaktı.

Karay sözcüğünü de yasaklıydı.

Niye mi?

Siz de amma hazırcısınız  ha!..

Sözcüğü hele bir sağdan sola doğru okuyun, ama sessiz okuyun, sessiz…

 

(Kaynaklar:  ‘Abdülhamit Döneminde Sansür’ Cevdet Kudret,  cilt:1-2, Cumhuriyet yayınları)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum