Ali AKSÜT
Muhsin Yazıcıoğlu için…
“Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışım, çözülmüyor Mihriban, Mihriban
Ayrılıktan zor belleme ölümü, ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban, Mihriban, Mihriban”
Abdürrahim Karakoç tarafından kaleme alınan 'Mihriban' şiiri, Musa Eroğlu tarafından besteleştirilmesinin ardından popüler türküler arasına girdi. Günümüzde halen en çok dinlenen türküler arasında yer alan 'Mihriban'ın, Abdürrahim Karakoç'un 1960'lı yıllardaki büyük aşkına yazdığı biliniyor.
Şair-yazar Abdürrahim Karakoç'un bir de “Durun kapanmayın pencerelerim, Güneşimi kapatmayın! Beton çok soğuk üşüyorum” diyerek hepimizi üşüten yiğit ve güzel insan için yazdıkları var.
“Muhsin Yazıcıoğlu için…
O, gerçek bir “başkan” idi… Partizanlık sebebiyle uzağında duranlar bile, saygılı şekilde, samimi olarak “Muhsin Başkan” derlerdi… Hakkında: “Yanlış yapıyor… İyi bir adam değildir” diyene rastlamadım. Ayağa dolaşan ıvır/zıvır başkanlardan olmadı asla… Takva sahibiydi, tevazu sahibiydi, sabır ve teenni sahibiydi… Kendisi gönüllerde taht kurdu amma, kurduğu parti rağbet görmedi… Çünkü o, yalan vaadlerle halkı aldatmadı… Tatlandırılmış yalan şerbeti içirmedi kimseye… Aksine kendi çektiği çilelerin saf iklimine çağırdı herkesi… Bir gün kendisine: “Başkanım muvaffak olamazsın” dedim… Sebebini sordu ve açıkladım: Senin iki yüzün de Yunus Emre… Keşke bir yüzün Yavuz Sultan Selim olsa… Sadece tebessüm etti…”
Değerli dostlar!
25 Mart 2009 günü kendisini taşıyan helikopterin düşmesi, iddialara göre düşürülmesi sonucu yanındaki beş kişiyle hayatını kaybeden BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu şehit edildi. Siyasi rakipleri dahil olmak üzere geniş toplum kitlelerinin vicdanında yiğit insanı taşıyan helikopter düşmedi, düşürüldü. O takva ve tevazu sahibi Yunus yüzlü insan ölmedi, öldürüldü.
Rahmetli Yazıcıoğlu'nun bu elim helikopter kazasındaki şehadeti, toplumun mahşeri vicdanını gerçekten yaralamış ve rahatsız etmişti. Bu çok acı ölüm olayı üzerine bütün sokaklar, bütün şehirler, bütün Türkiye sanki cenaze evi gibi matem içindeydi... Bir türlü helikopterin düştüğü yere, enkazın olduğu yere, Keş Dağına, rahmetliye ulaşılamıyordu...
Meğer hain FETO çetesi yıllar öncesinden kurmuş bu kalleş kumpası, alçak tuzağı... Rahmetli Yazıcıoğlu'nun yüksek ahlâk ve karakter sahibi bir şahsiyet, vatan bayrak sevdalı inandığı değerleri olan bir davası ve dik duruşu bazı çevreleri çok rahatsız etmiş olacak ki, hep fırsat kollamışlar. Helikopter kazasıyla da, bu vatan evladını alçakça şehit ettiler!
28 Şubat post-modern darbe sürecinde, “Namlusunu milletine çevirmiş tanka selâm durmam!” sözüyle demokrasiye bağlılığını vurgulayan Muhsin Yazıcıoğlu’nu yakından tanıma fırsatını bulanlardan biriyim. Kendisiyle birçok kez beraber olup, sohbet etmek şansına sahip oldum.
Bursa Eğitim Enstitüsünde okuduğum 1975’li yıllarda ülkücü camianın içinde bulundum. Bizim kuşak bilir. Öğrenci olaylarının olduğu sıkıntılı yıllar... Acı haber tez duyulur misali Balıkesir’den bir ülkücünün şehit haberi geldi. Şehidi şahsen tanımıyordum ama gönül bağımız vardı, yüreğim yandı. Bursa’dan kalkıp Havran ilçesine son görevimizi yapmaya gittik. O dönem Ülkü Ocakları Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu Ankara'dan gelip katılmıştı, cenaze merasimine.
Şehidin acısı ile birlikte öfke doruktaydı. 21 yaşındaki gençlik lideri toplanan mahşeri kalabalığa hitap etti. Acıyı istismar eden, tahrik edici bir konuşma yapabilirdi, yapmadı. Tarihi süreç içerisindeki milletler mücadelesinden bahsetti. Çanakkale Savaşı'ndan, Sarıkamış’tan, Sakarya'dan, Kurtuluş Savaşından, şehitlerimizden örnekler verdi. Emperyalizmin Türkiye üzerindeki plan ve oyunlarını anlattı. Hepimiz gençtik, heyecan ve enerji doluyduk. Belki de yıkın dağıtın şurayı dese, yıkar geçerdik ama Muhsin Başkan, merasime katılan gençlere tahrik ve kışkırtmalara kapılmamaları için uyarılarda bulundu. “Eller silah değil, kalem tutmalı” diyen bir gençlik lideriydi. Okumayı, hem de çok okumayı tembihledi. Türkiye ve çevresinde, dünyada oynanan oyunların, milletimize hazırlanan tuzakların neler olup bittiğini milli bir görev olduğunu sıkı sıkı vurguladı. Sorumlu bir gençlik liderine yakışan ve doğru olan da buydu.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun bu uyarılarının üstünden tam 46 yıl geçti.
Peki, ülkemizde ne değişti?
Dünkü kanlı oyun, bugün de oynanıyor.
Bu oyun;
Türkiye’yi parçalamaya yönelik bir oyun.
1980 askeri darbesi öncesi dönemin Ülkü Ocakları Genel Başkanı olarak gençliğin sürüklendiği kaos ve kardeş kavgasını gören bir siyasi ferasetin de sahibiydi. 1980 askeri darbesinin ardından Yazıcıoğlu, "MHP ve ülkücü kuruluşlar davası"nda yargılandığı sırada 5,5 yılı hücrede olmak üzere 7,5 yıl Mamak Cezaevi'nde kaldı. Yazıcıoğlu, dava sonunda herhangi bir ceza almadı.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun vefatının üzerinden 12 yıl geçti. Ruhu şad mekanı cennet olsun. Onu anlatmaya satırlar yetmez. Yazımı, Yazıcıoğlu için geçen sene yazdığım şiirimden bir kıta ile tamamlıyorum.
“Keş Dağı, Keş Dağı...
Bir yanım yarım kaldı.
Keş Dağı, Muhsin’imi aldı...
Bütün yürekler yandı.
Bir yanım yarım kaldı.
Bir yarım Keş Dağı...
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.