
Servet TÖZ
Muharrem İnce’yi ağlatan pişmanlık hikayesi!
Yakın dostlarım siyasete olan ilgimi bilir. Bu nedenle televizyon kanallarındaki tartışma programlarının müdavimiyim. Politikaya ilgi duyan, ülkesini seven, demokrasiye inanan, daha iyi bir Türkiye hayali olan, nitelikli, sözde değil özde dürüst olan herkesin siyaset yapabiliyor olması gerektiğine inanıyorum.
Her partiden, her görüşten insanlara ihtiyaç var. Bunların ortak özelliği dürüstlük olursa, bu topluma olumlu olarak yansır. Örnek verecek olursak; Ülkeyi AK Parti, Aydın’ı CHP yönetiyor. Ülkesini seven, demokrasiye inanan, daha iyi bir Türkiye hayali olan, nitelikli, dürüst insanlar bu partileri yönetirse vatandaş olarak bizler bundan istifade ederiz.
Türkiye’de bunu hep eksik görüyorum.
Ahbap çavuş ilişkileri, ‘ben seni seçeyim, sen de beni seç’ sistemi, partilere çöreklenmiş menfaat şebekeleri yeni isimlerin siyasete girmesine ne yazık ki izin vermiyor. Bir şekilde siyasete girdiyseniz iki yol var. Ya şebekeye ayak uydurup onlar gibi olacaksınız ya da çark sizi sistemin dışına atacak.
Haber Global’de yayınlanan “Buket Aydın ile Koltuk” programında Buket Aydın’ın bu haftaki konuğu Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’ydi.
Buket Aydın’ın pişmanlıkla ilgili sorusu karşısında İnce gözyaşlarını tutamadı. Birkaç pişmanlık hikayesi anlattı. ‘Sizi bu arabaya bindiremem, bu devletin arabası’ diyerek annesi ile babasını makam aracına bindirmemesi, beni en çok etkileyen bölümü oldu.
Sayın İnce hikayeyi şu sözlerle anlattı:
“CHP’nin Grup Başkan Vekiliydim. Kırmızı plakalı arabam vardı. Bir cenaze için Yalova’ya geldim. Aynı gün Ankara’ya dönmem gerekiyordu. Rahmetli babamla annem Ankara’ya gelmeleri gerekiyordu. Çünkü bir başka ile bir akrabamızın düğününe gidecektik. Cenazeden sonra köye uğradım. Annemi babamı gördüm. Siz 17.30 otobüsü ile Ankara’ya gideceksiniz. Ben sizi otogardan alırım. ‘Sizi bu arabaya bindiremem, bu devletin arabası’ dedim. Yalnız Ankara’ya döndüm. Bugün olsaydı, babam da yaşasaydı o arabaya bindirirdim Otobüsle göndermezdim.”
Muharrem İnce’yi ağlatan bu pişmanlık hikayesini dinleyince 10 yıl belediye başkanlığı döneminde eşi ve çocuklarını makam aracına bindirmeyen Pamukören Belediye Başkanı, yazarımız Ali Aksüt aklıma düştü.
27 yıldır şahsına ait makam arabasını kullanan Kuyucak Belediye Başkanı Metin Ertürk gözümün önüne geldi.
Başkanlığı döneminde şahsına ait makam arabasını kullanan bir başka isim eski Aydın Belediye Başkanı Hüseyin Aksu’yu hatırladım.
“Ali Aksüt’ün, Metin Ertürk’ün, Hüseyin Aksu’nun nesli tükenmemiş” diye mırıldandım, İnce’yi dinlerken...
Bir de belediye kaynaklarını har vurup harman savuran, makam aracını danışmanı, FETÖ sanığı Erkan Karaarslan’dan kiralayan, 30 milyon liraya satın alınabilecek araçları 68 milyon liraya kiralayan Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nu düşündüm.
AK Parti Adana Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adayı olan bir şahsa bir çivi çakmadan 3 milyon lira aktaran Çerçioğlu gözümün önüne geldi.
İnce, ‘Sizi bu arabaya bindiremem, bu devletin arabası’ diyerek babasını resmi araca bindirmezken, Efeler ilçesinde 22 dönüm arazi üzerine kurulu Atatürk Spor Kompleksini ihalesiz bir şekilde AK Parti İzmir İl Başkan Yardımcısının eşine peşkeş çeken Çerçioğlu’nu hatırladım.
Her ay “250 bin lira rüşvet” iddiası İçişleri Bakanlığı kayıtlarına geçen Özlem Çerçioğlu aklıma geldi.
Derin bir “oh” çektim.
“Ah" ile "vah” dedim.
Değerli dostlar!
Bu kötü gidişata itiraz ettim, ediyorum.
“Çünkü itiraz etmeyen karşı koymayan herkes suç ortağıdır.” (Stefan Zweig)

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sayın yazardan Her ay “250 bin lira rüşvet” konusunu açmasını bekliyoruz.
Yanıtla (0) (0)sevgili Servet,
Yanıtla (4) (0)Bizlerin üslubunu hatırlattığın için teşekkür ederim. Çürüyen siyaset kurumunda Milletin parası ile 20 bin tabela asanların yanında, bizim elbette övünmemiz gerekmez. Biz olması gerekeni yaptık sadece. Ancak, ben sanırım bu konuda biraz abarttım. 9 yıl boyunca, Sadece i kendi arabama binmedim, O arabanın yakıtını, lastiğini her türlü masrafını da cebimden karşıladım. Ancak, Arabaya Kenti temsil ettiği için resmi plakayı monte ettim diye yargılandım. Ayrıca, 9 yıl boyunca , Belediye başkanlığı maaşını da almadım. Belediyeye bizzat inşaat makinesi ve malzemesi olarak, bugünkü para ile en az birkaç milyonluk bağış yaptım cebimden.
Haa, şunu da hatırlatmama izin verin: kurduğum vakıflar eliyle, 300 e yakın ev e yazlık satarak, 5000 çocuk okuttum, on binlerce çaresiz insanı karnını doyurduğu aşevlerini açtım, kadın sığınma evi, yaşlı bakım merkezinde çok sayıda insanın yaşama tutunmasında yardımcı oldum..BUradya sığamayacak daha çok işler yaptım. Ama, çirkin siyaset, bunları bile istismar ederek, VAKIF KURDU KÖŞEYİ DÖNDÜ diyerek ,st,smar etti. Yukarda ALLAH var. Hiç gocunmadım. Bu çirkin siyasetin çirkinlerine uymadığım için kendimle gurur duydum. Ve o çamurun içindeki siyasi arenada, köşe bucak, hizmetin yerini ardım, buldum. Hizmet ettim. Huzurluyum. Halkın içine girdiğimde mükafatını bana hep geri ödüyorlar.. sevgi ile, minnetle, saygı ile....
Evet doğru ve dürüst olanlar bu dünyada kaybetmeye mahkum.
Yanıtla (3) (0)