Efendi BARUTÇU
MHP Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli’ye açık mektup -18-
Sayın Genel Başkan;
Haddim olmayarak bir hususu ifade etmek istiyorum: Türk milliyetçiliğinin en önemli üç ilkesi; siyasî, kültürel ve iktisadi bağımsızlıktır.
Devletimizin iktisadi politikalarını uluslararası sermayenin temsilcisi gibi davranan Kemal Derviş’e teslim etmeyi milliyetçiliğinizle nasıl bağdaştırdınız, doğrusu merak konusudur.
O Kemal Derviş ki, bir anda ortadan kayboluyor, o günlerde DSP dağılıyor, DSP’li bazı bakanlar ve milletvekilleri partilerinden istifa ediyor ve Başbakan Bülent Ecevit, 9 gün süreyle Kemal Derviş’e ulaşamıyor; sonra Kemal Derviş, Amerika’dan çıkıp geliyor ve bir “erken seçim” çağrısı yapıyordu.
Ne yazık ki siz, “Başbakan olmamaya yemin etmiş” bir tavırla Kemal Derviş’in erken seçim çağrısına eşlik ediyordunuz.
Bununla da yetinmeyip TBMM’ye, Meclis Başkanı Sayın Ömer İzgi Bey marifetiyle önce 1 Ağustos 2002’de tatil kararı aldırıyordunuz. Daha sonra da Meclis’in yeni çalışma döneminin başlangıcı olan 1 Ekim 2002’de “erken seçim kararının ertelenebilme ihtimali” ortaya çıkabileceği için TBMM’yi tatil ettiriyordunuz.
Sayın Genel Başkan;
Kurulduğu tarihten iki yıl sonra -zât-ı alinizin de önemli katkılarıyla- tek başına iktidar olan AK partiye, iktidarı “altın tepsi içinde” sunmaktan başka bir anlam taşımayan bu talihsiz kararı kiminle ve kimlerle almıştınız?
Sizi, alelacele böyle bir karar almaya sevkeden husus neydi?
Dönemin merkez medya patronlarından Aydın Doğan’ın, Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller ile anlaşarak “MHP’siz bir hükümet modeli” üzerinde çalıştıklarına dair çıkan dedikodulara duyduğunuz kontrolsüz bir öfke ve sırf bunları cezalandırmak için mi erken seçime gitme kararı aldırmıştınız?
Sayın Genel Başkan;
İzin verirseniz bir Karadeniz fıkrası yazmak istiyorum:
“Temel hamama gitmiş, bütün Karadenizliler gibi silahını ve Sürmene bıçağını yanından ayıramadığı için peştemalin altına gizlemiş. Göbek taşında terlerken bir başkasının başına ayağı değdiği için tartışmaya başlamışlar. Adam bıçağını çekmiş, Temel kaçmaya başlamış. Adam arkasından şöyle bağırıyormuş: ‘Ula seni yakalarsam, derini yüzüp davul yapacağım.’ Temel bakmış ki yakalanacak, o da bıçağını çekmiş ve kendi göğsüne, karnına rastgele saplamaya başlamış. Sonra demiş ki, ‘Al bakalım, bu deriden nasıl davul yapacaksan yap!.”
Bu nevzuhur erken seçim çağrınızla ilgili yegâne istişare ettiğiniz kişinin, o tarihlerde dışişlerinden sorumlu baş müşaviriniz daha sonra da yol arkadaşlarınızdan Ahmet Deniz Bölükbaşı’nın olduğu söylenmektedir.
Deniz Bölükbaşı’nın aynı günlerde çıktığı ABD seyahatinden döner dönmez, size telefon edip erken seçim kararı aldırmanızı tavsiye ettiği doğru mudur?
Şüyuu vukuundan beter bu iddiaların doğruluğunu bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey varsa, o da 57. Hükümet’in ülke yönetiminde arka arkaya gelen beceriksizlikleri ve ekonomik yıkımlar sebebiyle çok büyük kan kaybettiği ve MHP’nin de bundan payını alarak büyük oy kaybına uğrayacağı hususuydu.
Sayın Genel Başkan;
3 Kasım 2002 erken genel seçimlerinde yaşanan hezimetten sonra çok “erdemli” bir tavırla sorumluluğu üstlendiğinizi ve genel başkanlıktan istifa ettiğinizi açıklamıştınız.
Hatta, istifanızı geri almanızı isteyen çevrenize: “Üzüldüğünüzü görüyorum. Ama ben, bir ilke kararı aldım. Bundan dönmem söz konusu değildir. Türk siyasî hayatında bu ilkeyi yerleştirmeliyiz” diyerek reddetmiştiniz.
Atilla Kaya ve yardımcısı Alişan Satılmış, Ülkü Ocaklı gençlere -sizi bu kararınızdan vazgeçirmek için- “açlık grevi” çağrısı yapıyorlardı.
Alişan Satılmış daha da ileriye giderek istifanızdan vazgeçmezseniz, üzerine benzin döküp kendini yakacağını açıklamıştı.
Bu büyük fedakârlıklarıyla ve şahsınıza dair adanmışlıklarıyla öne çıkan bu iki arkadaş son kullanma tarihleri dolunca isimlerinin hainler listesine yazdırılmasına engel olamadılar.
Daha sonra bu “erdemli” davranıştan ve ilkeli tavırdan vazgeçiyor ve ısrarlara dayanamayarak “göz yaşartıcı bir fedakârlık örneği(!)” gösterip istifanızı geri alıyordunuz.
Bu istifa kararınızı ciddiye alan ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz ve DYP Genel Başkanı Tansu Çiller Hanımefendi partilerinin genel başkanlık görevlerinden istifa ettiklerini açıklıyorlardı. Bülent Ecevit ile beraber bu üç politikacıyı, siyasi partiler mezarlığına gönderdiğiniz için zât-ı alinizin bu hizmeti asla unutulmayacaktır.
Israrla “Temmuz 2023” tarihinde yapılacağını açıkladığınız genel seçimlerde de yüce milletimiz, zât-ı alinizden başta Doğu Perinçek olmak üzere, yeni müttefiklerinizle ilgili de bu millî hizmetinizin tekrarını beklemektedir.
Partimizin 12 Ekim 2003 tarihinde yapılan 7. Olağan Kurultayı’na giderken yine aynı şekilde ısrarla “Yeniden Genel Başkanlığa aday olmayacağınızı” açıklamanıza rağmen, bu iradenizi yok sayarak tekrar aday oldunuz; sonucu önceden belli olan bir Kurultay neticesinde genel başkanlığı seçildiniz.
Her defasında isteksizliğinizi belirtmenize rağmen, zât-ı alinizi MHP Genel Başkanlığı’na mecbur eden sebep veya sebepler nelerdir?
Hem zât-ı alinize hem de partimize bu haksızlığı kimler yapıyor?
Bunu bilmek en tabii hakkımız değil mi?
Sayın Genel Başkan;
Bir futbol kulübünde bile küme düşünce veya ligde başarısız olunca; ya yönetim, ya antrenör ya oyuncular veya bunların tamamı değişir.
Sizden beklenen de etrafınızdaki yöneticilerle beraber yerlerinizi yeni, dinç, ehliyetli ve liyakatli kadrolara Milliyetçi Hareket bayrağını daha yükseklere çıkaracak kadrolara devretmenizdi.
Zira, Cenab-ı Hak hiç kimseyi kayd-ı hayat şartıyla “genel başkan” olsun, “milletvekili” olsun diye yaratmamıştır.
Siyasette kural; başarısız olan gider, yeni isimlere ve kadrolara imkân ve fırsat verilir. Böyle olunca da Allah’ın izniyle dünyanın sonu gelmez. Hayat devam eder.
Ülkücü milliyetçi hareket, bünyesinden her zaman yeni yöneticiler çıkaracak zenginlik ve tecrübeye sahiptir.
Ama zât-ı aliniz, her seçim mağlubiyetinden sonra, her zamanki gibi komplo teorilerine sığınarak Tanzanya’dan Moğolistan’a, Kuzey Kore’den Brezilya’ya, ABD’den Çin’e, Suudi Arabistan’dan Hollanda’ya kadar bilinen bilinmeyen bütün dünya devletlerinin MHP’yi engellemek için işbirliği yaptığını, buna rağmen MHP’nin seçimlerden başarılı(!) olarak çıktığı ve yetkili kadrolarının görev başında ve dimdik ayakta olduğunu açıklıyorsunuz.
Pişkinliğin bu kadarına da pes demek durumundayız.
Anadolu’da bir tabir vardır:
Kendi sorumlu oldukları kötü neticeleri hiç üzerine almayan ve hiçbir şey olmamış gibi davrananlar için “Aladağ’dan serin” derler …
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.