Orhan ERDEM
Madran Dağına sahip çıkalım
Madran Dağı şefkatli bir babadır. Onu hırçın yapan bizleriz. Ormanını, suyunu, doğasını tahrip ederek Madran Dağını küstürmüşüz. Madran baba küskün bizlere. Madran Dağı rahmetin, bereketin, yaşamın en güzel simgesidir. İlimize hayat bahşeden emsalsiz bir hayat pınarıdır. O’nu yaşatmak gerek. Madran Dağını sevmeli, ona saygı duymalı, onu bağrımıza basmalıyız. Ancak Madran Dağını bağrımıza nasıl basacağımızı bilmeliyiz.
Çine, Madran Dağının eteğinde kurulmuş şirin bir ilçemizdir. Çocukluğum Çine’de geçti. Madran Dağının gölgesinde büyüdüm.
Çine’nin, Yenipazar’ın, Bozdoğan’ın zirvesinde buluştuğu Madran Dağı yaylalarıyla, ormanlarıyla, dünyaca ünlü su kaynaklarıyla, madenleriyle, güneşiyle, rüzgârıyla, şifalı otlarıyla, baharıyla, yazıyla, kışıyla, zengin tabiat varlıklarıyla büyük bir servet olarak, dimdik karşımızda duruyor.
Madran Dağı cesametiyle, yüceliğiyle her zaman “gizemli” bir dağ olmuştur.
“Madran baba”nın ve daha nice “horasani-erenlerin” kutsadığı Madran Dağı, bir dağdan ziyade, yüce bir güçtür.
“Madran tarihtir” Tarih boyunca bu coğrafyada işgallere karşı özgürlük ve bağımsızlık savaşı veren vatanseverlerin aziz yurdu olmuştur.
Milli mücadele ateşi ilk bu dağda yakılmıştır.”Kuva-yi Milliye” bu dağın yamaçlarında örgütlenmiş; Yörük Ali Efe müfrezesi buradan yola çıkarak “Aydın Milli Cidali”ni başlatmıştır.
Çevresine hayat veren eşsiz tabiat varlıklarının “Membaı” dır Madran Dağı. Bu büyük maddi ve manevi servetin çeşitliliği ve cesameti karşısında şaşırmamak, hayran kalmamak, büyülenmemek mümkün değildir.
Bir dost grubu ile yaptığımız gezi ile 1795 metre yüksekliğindeki, 845 bin metrekare bir seyir alanına sahip” Madran Yaylasını” daha yakın tanıma imkânı bulduk. Madran Dağının ilimizin en büyük doğal servetlerinden biri olduğunu yakından gördük ve inceledik. Çocukluğumuzda sıkça gidip gezdiğimiz bu muhteşem dağı, bu benzersiz güzellikteki yaylayı adeta yeniden keşfetmiş gibiyiz.
Madran Dağ’ındaki Mutaflar, Dutluoluk, İbrahim kavağı, Yeniköy, Kavşit, Ovacık, Tatarmemişler,Erderesi, Bereket, Bağlarbaşı,Tepeköy, Subaşı, Alabayır ve diğer köyler ne bu büyük serveti sahiplenebilmişler, ne de bugüne kadar bu zenginlikten yararlanabilmişlerdir. Büyük servetin üstünde oturan bu köyler, günümüzde fakirliğin pençesinde kıvranmaktadır.!
Bu servetin sahibinin kim olduğu değil; asıl bu büyük servetten burada yaşayan insanların nasıl yararlanacağı önemli.
Bilgisizliğin ve eğitimsizliğin kurbanı olan bu büyük servet, tam bir yağmalamaya uğramış. Elli yıl önceki orman varlığını büyük ölçüde yitirmiş, bu zenginliği koruyamamış. Yangınlar ve kereste mafyası o zümrüt ormanları yok etmiş.! Maden şirketleri de bu eşsiz doğayı acımasızca tahrip etmiş.
Memba suyu şirketleri, Madran Dağı’nın suyunu pazarlamakta. Maden şirketleri köstebekler gibi bu dağı kazarak, kereste tüccarları ormanlarını tüketerek para kazanıyorlar. Ancak ne memba suyu şirketleri, ne de maden şirketleri ve kereste tüccarları Madran Dağ’ından kazandıkları servetin karşılığı olarak ne bu dağda yaşayanlara bir hizmet yapmaktalar, ne de Madran Dağ’ına hakkı olan bedeli ödemektedirler. Madran’ın onlardan alacağı var.
Madranlılar artık dışardan gelenlere kuşku ile bakmakta ve onlara güvenmemektedir!. ”sularımızı aldılar, ormanlarımızı tükettiler, madenlerimizi söküp götürdüler. Yine neyimizi alacaklar acaba” diye tedirgin olmakta haklılar. Yaşam alanlarının giderek daralmasından, korumaya çalıştıkları varlıklarının giderek tüketilmesinden endişe etmekteler. Madran Dağ’ında yaşayanlara orman köylüsü desek, ormandan yararlanamıyorlar. Hayvancı desek hayvanlarına orman alanları kapalı… Çiftçi desek işleyecek yereli arazileri yok. Bu dağın gururlu insanları yarı köylü, yarı çiftçi, yarı esnaf, yarı işçi, yaşayıp ömür tüketiyorlar. Çoluk çocuk hayat mücadelesi veren bu insanların okuyanı az. Üniversite bitirenleri yok gibi. Bu becerikli insanların derdini dinleyip bir çare düşünen, dertlerine deva olan da çıkmamış.!
Madran Dağ’ının en önemli gizemi güneşin doğuşundan gün batımına kadar dünyanın bütün evrelerini görüp izlemesidir. Madran Dağı şefkatli bir babadır. Onu hırçın yapan bizleriz. Ormanını, suyunu, doğasını tahrip ederek Madran Dağı’nı küstürmüşüz.
Madran baba dargın bizlere! Madran Dağı rahmetin, bereketin yaşamın en güzel simgesidir. İlimize hayat bahşeden emsalsiz bir hayat pınarıdır. O’nu yaşatmak gerek. Bunun için Madran Dağ’ıyla dost olmak gerek. Onunla dost olmak için, onun dilini konuşmak onu anlamak şart.
Bir Madran aşığı, Madran’ın dilinden anlamayanı Madran kabul etmez; onu bağrına basmaz. Diyor. Bu kısacık söz Madran’ı anlatıyor bize. Madran Dağını sevmeli, ona saygı duymalı,onu bağrımıza basmalıyız.
Ancak Madran Dağ’ını bağrımıza nasıl basacağımızı bilmeliyiz.
O’nu artık bilinçli bir şekilde sevmeliyiz. O’na olan saygımızı bilgiyle donatarak ispat etmeliyiz. Bu amaçla öncelikle ” Madran Dağı Koruma ve Geliştirme Master Planı” hazırlanmalıdır. Madran Dağ’ının sahip olduğu doğal serveti ve tabiat varlıklarını tarihsel ve kültürel değerleriyle, geleneksel yaşam biçimiyle bütünleştirecek bir perspektif ele alınmalıdır.
Bu çalışmaları yönetmek, yürütmek, koordine etmek ve denetlemek amacıyla Aydın İl Özel İdaresi “özerk statüye”bağlı bir “Madran Dağı Koruma ve Geliştirme Yönetimi” kurulmalıdır. Bu yönetim Madran Dağ’ının doğasıyla uyumlu bir biçimde “eko turizm” sektörüne açılması, tarihi önemini ve geleneksel yaşam biçimini tanıtacak “kültür turizmi” faaliyetlerinin geliştirilmesi, ikliminden ve doğasından “ sağlık turizmi” amacıyla yararlanılması, rüzgarlarının “rüzgar enerjisine” dönüştürülmesi, su kaynaklarının tabiat varlığının ihtiyaçları gözetilerek doğal dengeyi koruyacak şekilde denetimli kullanılması, orman varlığının kalitesinin geliştirilerek doğa severlerin hizmetine sunulması, hayvan ve bitki varlığının değerlendirilmesi, madenlerinin çevresel değerleri koruyarak kullanılması, bu bölgede ekolojik ve otantik tarım ürünleri yetiştirilmesi vb. Bütün bu çabalar birbirini bütünleyecek şekilde planlanmalıdır. Bu tür projelerin hazırlanması teşvik etmeli, organize ve koordine etmelidir.
Madran Dağ’ının dilinden anlayan O’nun bağrında yetişmiş Madranseverlerin, Madran baba âşıklarının, tarih ve doğa dostlarının “ben de varım” deyip el ele vererek “ bu benzersiz doğa yurdunu, bu büyük serveti, koruyacaklarına burada yaşayan Madranlıların derdine deva olacak Aydın’a umut olacak projeleri hayata geçirerek bu büyük doğal serveti yatırıma dönüştürüp bu bölgede ekonomik, sosyal, kültürel kalkınmaya öncülük edeceklerine içtenlikle inanıyorum.
Gelin binlerce yıldır bu toprakların insanlarına sahip çıkan Madran Dağı’na artık biz sahip çıkalım. Onu tahribattan koruyup yaşatalım. Bölgenin en büyük “cazibe merkezi” , getirelim. Aydınlılar, Çineliler, Bozdoğanlılar, Yenipazarlılar, Madranlılar bu büyük servete sahip çıkmazlarsa eğer; onun öfkesinden sakınsınlar.
SONSÖZ: Madran Dağ’ı, O’nu tahrip edenlerden intikamını mutlaka alacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.