Ali AKSÜT
Kör kalemler
Bir adam ağlıyordu…
Göz pınarlarından damla damla gözyaşları sızıyordu.
Çok sevinçliydi ve gururluydu.
“Gözünü sevdiğim Allah“ verdikçe verdi” diyordu. “ Bir değil, iki değil hem de üç verdi” diyordu.
Gözlerinden sevinç gözyaşları dökülüyordu. Hatta TBMM pek çok milletvekili ona sanki ağlamaktan sorumlu devlet bakanı yakıştırmasında bulunuyordu.
Acaba ağlamanın sebebi neydi?
Devletin namusu, stratejik planları, sırları olan “KOZMİK ODA” ya giriliş için miydi? Ya da FETÖ davasından tutuklanıp salıverilen damadı için miydi? Çok anlaşılmadı.
Gerçekten ağlayan adamın ağlayış sebebini bilmiyoruz.
Ama bu ülkede yürekleri neden yandığını biliyoruz. Anaların, cinayete kurban giden kadınların, genç kızların, yetim kalan çocukların gözyaşlarını biliyoruz. Yitip giden canları, cinayetleri, intiharları, çöplükte yiyecek ekmek arayanları biliyoruz.
Şehitlerimizin yetim kalan çocukları, dul kalan eşleri arkasından sel olup akan gözyaşlarını görüyoruz. Yolsuzluklarla fakir fukaranın, yetim hakkı yiyenlerin aramızda nasıl fiyakalı gezdiklerini görüyoruz.
Okuyucuların bildiği üzere, geçen hafta ki Aydın24’ te yayınlanan “Memleket manzaraları” adlı yazımın konusu ve içeriğinden haberdarlar. Bu yazı çok büyük etki yarattı, kamuoyunda çok ses getirdi. Herkes sorular sordu ve tartıştı. Yerden gökten ses geldi ama “rezidans kardeşleri” ile yetkililerden çıt çıkmadı. İlgili yetkililer de deve güreşleri için düzenlenen halı gecesine eğlenmeye gittiler galiba.
Bizi biz yapan değerlerin nasıl savrulduğunu içimiz burkularak tanık oluyoruz. Bazen “Yangınlar var yüreğimde” dediğim gibi duygularımı şiirlerle ifade etmeye çalışıyorum. Yanan yüreklerin, ağlayan gözlerin gözyaşlarını, kendi gözyaşlarım gibi hissederek şiirlerimde mısra mısra döküyorum, dert dolu binlerce, yüzbinlerce yürek gibi.
Üzerine beton dökülmüş taşlaşmış vicdanlara bir diyeceğimiz yok. İşitip de işitmeyen sağır kulaklara, görüp de görmeyen kör gözlerle işimiz yok… Bizler, nefesimiz yettikçe, kör kalemler yazdıkça, duyan yüreklere, seven gönüllere haram helali bilen vicdanlara ve düşünen beyinlere sesleniyoruz.
Bu yazımda okuyucularıma 2020 yılının Ocak ayının gündemini, biraz şiir ikliminde değişik bir tat, hoş bir hava teneffüs ettirmeye çalışacağım. Okuyucularıma: “Kör kalemler” adlı şiirimle baş başa bırakıyorum. Kalın sağlıcakla...
KÖR KALEMLER
Adı var elbet,
Yalnızlık ve nihayet,
Yığın insanlar öbek, öbek…
Sen arıyorsun sevgi, muhabbet.
Dertlisin, haklısın,
Yerden göğe kadar…
Seni anlayacak, sevecek
Elbet birileri var.
Adı var elbet,
Yalnızlık, teklik, çokluk, inziva…
İmtihandır belki, bu dertlere deva.
Ömür Allah’ın takdiridir,
Vadesi bilinmez…
Anlamsız yavan hayatı,
Yaşayan yığınlar belli,
Keşke herkes senin gibi,
Bir şeyler, eserler üretmeli.
Şükür, bütün dertlere şükür.
Ya rabbi şükür, buna da şükür.
Acizlik, umutsuzluk yok.
Şükür, Allah’ a en güzel teşekkür.
Duyan, inanan kor yürekler…
Gönüllerde bayraklaşan aziz şehitler…
Barış Pınarı, Kurtuluş Savaşı, Sarıkamışlar
Şehitler ölmez,
Vatan Bölünmez.
Ömer Halis Demir, Olçoklar, Fethi Sekinler,
Yazıcıoğlu, İmamoğlu, Önkuzu’yu bilenler,
Dünya durdukça yaşayacak hayaller, idealler
Bitesiye kadar yazacak kör kalemler....
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.