Evrim Karakoz
“Helikopterden Helikoptere Geçerken Şarjör Değiştirenler Var”
Dışişleri Bakanımızın Suriye konusunda “savaşsız çözümün ölümleri daha da artıracağına ve savaşsız çözüm için yapılacak müzakerelerin uzamasının daha fazla katliama yol açacağına neden olacağı “ yönündeki cümlesini okuduktan sonra ürperdiğimi hissettim.
Savaş ve savaşmak dünyanın bu en eski coğrafyasının maalesef genlerine işlemiş…
Basit bir anlatımla İlk Türk toplulukları kendi aralarındaki problemleri çözmek, yeni otlaklar elde etmek, kendilerini savunmak, düşmanları yok etmek gibi değişik amaçlarla savaşırken İslamiyetin kabulü sonrasında savaş nedeni görünürde “Cihad” “Türk Cihan hâkimiyeti mefkûresi” gibi amaçlar buna ek olarak ta yine “ganimet” “verimli ve bereketli topraklar” “ticaret yolları “gibi sebeplerle savaştılar.
Ardından geldiğimiz Osmanlı Devleti’nin 1700'lü yılların başından beri “vatan” için savunma savaşları yaptığı, Plevne, Çanakkale gibi savunma destanları yazdığı savaşlar da ortada.
Genç Cumhuriyetin savaşa karşı soğuk bakışı, savaştan çıkmış harab ve bitap düşmüş bir toplumun savaşmak yerine çalışmak yönünde güdülenmesine yol açtı. Hangimizin ailesinde bir savaş hikâyesi yoktur ki ve hangimizin ailesinde gidip te dönmeyen?
Osmanlı'nın “dağda gezen yörüğe de askerlik var “ emri ile yerleşik hayata geçen köyümden büyük büyük amcam bilmediğimiz bir cephede tifüsten can veriyor misal büyük büyük dayılarımız Çanakkale’de yatıyor…
2. Dünya Savaşı esnasında İsmet Paşa memleketi savaşa sokmadığı için “milletin erkekliğini öldürmekle suçlandı mesela”.Sonrasında dünya kamuoyuna hoş görünmek için yapılan Kore savaşı. Ve ardından kapıya kadar gelen Suriye müdahalesi…
Dünyanın türlü yerlerinde savaşlar, kıyımlar, soykırımlar mevcut. İdarecilerin aksettirmeye çalıştığı “insanlara” “mazlumlara” “ezilenlere” yardım ; “katliamların durdurulması” amacı ile savaşmak ulvi bir amaç gibi görünmekte ilk anda… İdareci olarak sen emri vereceksin “git öldür” diyeceksin ölen olursa da tören yapıp gömeceksin… Zira ölen sen değilsin… Ve karşılıklı katliamların yapıldığı bir yerde hangisine müdahale edeceksin?
Savaşmak eğer sen haklıysan ve sana karşı başlatıldı ise meşrudur.3 kıtada at koşturulan günler geride kaldı artık. Enver paşa misali yeniden imparatorluk kurma zamanları tatlı bir hayal. Artık imparatorluk bilimde, teknolojide, ekonomide, üretimde, kültürdeki ivmede, demokraside, insan, doğa ve hayvan haklarındaki ölçütlerde…
Yanı başımızda beliren savaş tehlikesinde ise bugünün değer yargılarını bir kenara bıraktığımızda tarih boyunca savaşma gerekçeleri olarak gösterilen nedenlerden hangisinin varlığı söz konusu? Karşılıklı katliam yapılan bir mecrada kim haklı ya da kim haksız? Yarım yüzyıldan fazladır dünyanın sayısız yerlerinde ölümlere yol açan ve ekonomisi savaşa dayanan eli kanlı ABD’nin savaşma gerekçesi olarak gösterdiği sebeplerden bu zamana değin hangisi doğru çıktı? Vietnam savaşının sebebi Vietnam saldırısının aslında gerçekleşmediği ve mesela Irakta kitle imha silahlarının bulunmadığı belgelerle ispatlanmadı mı?
Müzakere, dışlama, yalnızlaştırma, ikna etme gibi barışçıl yöntemler gerçek anlamda değerlendirilmeden ve her iki tarafa da müdahale edileceği garantisi verilmeden neyin savaşı bu? Ya da Suriye Başkanı ile kardeş olduğumuz zamanlarda daha mı demokratikti Suriye? Suriye devlet güçlerinin yaptığı katliamlar kötü de muhaliflerin yaptığı katliamlar iyi mi? Büyük devlet olmanın ölçütü diğer devletlerin iç karışıklıklarını silahlı müdahale ile çözmek mi yoksa müzakere ile çözmek mi? Ve savaşmaya dair uluslararası kamuoyunun iknası sürecinde öncelikle Türkiye’de yaşayan insanların bilgilendirilmesi ve iknası daha doğru bir yöntem değil mi? Daha yüzlerce soru yüzlerce cevap…
İşin özünde savaşın yol açacağı ekonomik yıkımlara, sosyolojik felaketlere, göçlere, yokluklara, içimize salacağı düşmanlıklara ayrıca değinmeye gerek yok sanırım. Zira savaşırsan yok olan makine değil insan… Ve savaşmak kötüdür. Öldürmek ölmek… Silah kimin elinde ise ve hangi gerekçe ile yapılırsa yapılsın… Ve savaş tüm toplum nezdinde zorunluluksa ve fikir birliğine varıldıysa meşrudur. Ve savaşın meşru olması kötü olduğunu değiştirir mi ya da meşru yoldan savaşırsak ölülerimiz geri gelir mi?
Ve son olarak Harekâtın sabah başlatılıp öğle kahvesini Şam'da içileceğini söyleyen milletvekili arkadaş; “eşek üstünde su tabancası sıkıp sözde efelik yapmaya ve Helikopterden helikoptere geçerken şarjör değiştirme masalları ile gazlamaya ve gazlanmaya gerek var mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.