Efendi BARUTÇU
Gün Sazak; Bir şehidin yolculuğu-21
TÜRKEŞ, ECEVİT’E AĞIR SÖZLERLE YÜKLENİYORDU:
“Türkiye Ecevit gibi politikacılara sahip olmaktan dolayı büyük bir talihsizlik içindedir. Siyasi hayatı boyunca yalancılığı, iftiracılığı, kışkırtıcılığı kendine meslek edinerek bu tutumunu inatla sürdürmektedir. Ecevit ne zaman MHP hakkında, MHP’liler hakkında, Türk Milliyetçileri ile ilgili olarak yalan ve iftiralar savurmuşsa mutlaka ardından çok sayıda MHP’li ve Ülkücü şehit edilmiştir.
Nitekim MHP Safranbolu İlçe Başkanı, MHP Yenimahalle İlçe Başkanı vurulmuş, MHP Ankara İl Başkanı’mızın iş yeri iki defa basılarak bir MHP’li yaralanmış, MHP Sarıyer İlçe Başkanı kurşunlanmış, çok sayıda Ülkücü genç, Ülkücü öğretmen, Ülkücü işçi ve MHP’li şehit edilmiştir.’’
Gün Bey’e yapılan suikast üzerine MHP Meclis Grubu, sert bir tavır göstererek ‘’Sine-i millete dönmek’’ için Genel İdare Kurulu’nun karar almasını istiyordu. Bundan telaşlanan Ecevit bunun “Dağa Çıkmak” olacağını, “demokrasiyi mecrasından kaydıracağını’’ ve “hükümetin buna geçit vermesi halinde meşruiyet dışına sürüklenmiş olacağı’’ söylüyordu.
MHP Genel Merkezinin, Gün Bey’in vurulduğunu öğrendiği ilk andan beri gösterdiği çabaya, sürekli tekrarladığı uyarmalara rağmen bazı yerlerde Ülkücüler tarafından silahlı eylemler gerçekleştiriliyordu.
Bu hava, her türlü tahrikin kolayca sonuç alabileceği ve her yerde her gencin silaha sarılabileceği bir ruh hali yatıyordu.
Vahim kitle patlamalarını ve bunun yayılmasını önleyen, MHP Genel Merkezinin sağ duyulu, kararlı tavrı, sürekli tekrarladığı uyarılarıydı.
Ülkenin büyük bunalımlar yaşadığı günlerde bir araya gelme konusunda -adeta direnen- siyasetin barışmaz kardeşleri Başbakan Demirel ile CHP Lideri Ecevit üç gün içinde ikinci defa bir araya gelmişler, baş başa görüşmüşlerdi. İngiliz BBC Radyosu şöyle yorum yapıyordu:
“Sazak’ın öldürülmesiyle ülkede iç savaş tehlikesi belirirken iki büyük parti AP ve CHP birbirine daha fazla yaklaşma gereği duydular.’’ Türkiye’yi takip eden bütün merkezler, bir iç savaşın patlaması ihtimalini ciddiyetle mümkün görüyordu.
Şehit Gün Sazak cuma günü toprağa verilecekti.
Ankara’ya akın vardı; Gün Sazak’ı uğurlamak için insanlar akıyordu. Kars’tan ve Edirne’den, Samsun ve Urfa’dan.
Bingöl’den Şehit Hikmet Tekin’in, Manisa’dan Şehit Cemil Çöllü’nün mezarlarından bir avuç toprak getirenler Ankara’da buluşuyordu.
Ankara Sıkıyönetim Komutanı, bu göreve başladığından beri açık olarak MHP’ye karşı bir tavır içindeydi.
General Özer, Gün Bey’in cenaze merasimi için de aynı tutumu sergiliyordu.
MHP “ali kıran baş kesen’’ havasındaki bu generalin tafrasına boyun eğmeye niyetli değildi.
“Cenazeyi kaldırmak bir problem olmuştu. Başbakan Süleyman Demirel aracı olmasına rağmen Ankara Sıkıyönetim Komutanı Nihat Özer cenazenin Bahçelievler 3. Cadde’deki Genel Merkez binasından namazın kılınacağı Hacı Bayram Camii’ne kadar kortejin yürümesine müsaade etmiyor, ayak diriyordu. Türkeş bey kararlıydı, ancak askerle partililerin karşı karşıya gelmesi istenmiyordu. Bu arada Gün Sazak Bey’i çok seven CHP Yozgat Eski Milletvekili ve Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Sungur araya girdi. Sıkıyönetim komutanı Nihat Özer’le dostluğu varmış, işin vahametini anlatarak razı etti.’’ General Özer sonunda kararından, daha doğrusu inadından vazgeçmek zorunda kaldı.
Şehidin bayrağa sarılı tabutu Beşevler’de cenaze arabasından alınarak Ülkücüler tarafından omuzlarda MHP Genel Merkezi’ne taşınır.
Ve on binlerce gözden yaş iniyordu. Genel Merkez’in önündeki törende önce bir genç Ülkücü konuşur:
“Başbuğum, kıymetli dava büyüklerim, yiğit dava arkadaşlarım, Ülküdaşlarım; başımız sağ olsun. Gün Sazak Bey’i şehit ettiler…’’
“Gün Sazak Bey ölmedi, şehitler ölmez!’’
Daha sonra MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadi Somuncuoğlu:
“Değerli kardeşlerim;
Son ve aziz şehidimiz, bıraktığı boşluğu dolduramayacağımız büyük dava adamı; faziletin, karakterin, yüksek ahlâkın, namusluluğun, cesaretin timsali; aziz mesai arkadaşımız, dava arkadaşımız Gün Sazak’ımızı bu alemden diğer aleme yolcu ediyoruz…’’ diyecektir.
Son olarak kürsüye Türkeş çıkıyordu. Yüzü süzülmüş durgun görünüyordu. Özetle şöyle diyecekti:
“Büyük Türk Milleti, değerli dava arkadaşlarım, Ülküdaşlarım,
Dürüstlük, doğruluk, fazilet, insanlık timsali, büyük dava ve devlet adamı, Türk Milliyetçiliği ülküsünün gönül eri, değerli arkadaşımız, büyük şehidimiz Gün Sazak’ı Allah’ın rahmetine ve vatan toprağına tevdi etmek için toplanmış bulunuyoruz.
Niye vurdular onu? Neden kıydılar ona? Ne istemektedirler?
İstekleri şu: Türkiye’nin milyonlarca şehit ve gazi kanlarıyla alınmış topraklarının bölünmesidir, parça parça edilmesidir. Yıllardan beridir hür yaşamış bir milletin esaret zincirlerine vurulmasıdır. Yıkılmak istenen Türk Devletidir, vurulan Türk Milletidir, öldürülen Türk demokrasisidir…
… Gün Sazak’ın mücadelesi bütün bu düşmanlıklara karşı koymak ve hâlâ derin uykuda bulunanları uyandırmak; komünizmi ve bölücülüğü kendine yol edinenlere; beynelmilel emperyalizme, işbirlikçilerine uşaklık haysiyetsizliğini gösterenlere hedef olmak için yeterli sebeptir.
İşte Gün Sazak’ı bunun için vurdular.
Ey aziz şehidimiz! Ey büyük dava adamı! Ey fazilet ve insanlık timsali büyük insan! Rahat uyu, inandığın dava yürüyecektir, koştuğun menzile varılacaktır. Hayalinin ve rüyalarının konusu olan mutlu, büyük Türkiye kurulacaktır.
Taşıdığın bayrak düşmeyecektir. Çünkü bu bayrağı alarak elden ele gönülden gönüle taşıyacak ve zafer burcuna dikecek milyonlarca Türk evladı görev başındadır. Ruhun şad olsun! Allah rahmet eylesin…’’
Kur’an tilavetinden sonra kürsüye çıkan Lokman Abbasoğlu:
“… Yarabbi biz büyük bir mücadele veriyoruz. Bizi inanmış olduğumuz yolda asla yılgınlığa, bozgunluğa kaptırma, düşürme.
… bizim yolumuz Hoca Ahmet Yesevi’lerin Ülkücü şehitlerin, Gün Sazak’ların yoludur.
Bize de onların yolunda şehit olmayı nasip eyle Yarabbi!’’
Duadan sonra Gün Sazak’ın bayrağa sarılı tabutu cenaze aracına konuyor. Önde bayrak ve Gün Bey’in resmini taşıyan gençler, onların ardında cenaze arabası, ailesi ve yakınları saf tutmuştu. Onları Alparslan Türkeş, MHP teşkilatları ve yüz binler…
Tekbir sesleri hiç durmadan şehit Gün Bey’in ardınca akıp gidiyor, kafilenin geçtiği caddeler boyunca şehre yayılıyordu.
Hacı Bayram-ı Veli Camii ve Türbesinin çevresinde mahşeri bir kalabalık oluşmuştu.
Emniyet görevlileri cenaze töreninde bulunan insan sayısını 450 bin olarak tahmin ediyordu.
Cenaze namazından sonra Gün Bey’in tabutu arabaya konuyor ve köyüne doğru yoluna çıkıyordu.
Mahşeri bir kalabalık, köyü, mezarlığın bulunduğu tepeyi, yamaçları istila etmişti.
Sazak mezarlığı, yüzyıllardır olduğu gibi bu toprağın bir evladını daha bağrına sarmaya hazırlanmıştı.
Gün Bey, babası Emin Bey’in yanına defnedildi. Onun yanında da dedesi Hacı Abdurrahman Ağa yatıyordu.
Kur’an sesi kıraç tepelere doğru yayılırken Gün Bey’in bedeni toprağa teslim ediliyordu.
O anda Porsuk boyuna doğru ince bir sazak esiyordu.
Devam edeceğiz…
Gün Bey’in ardınca…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.