Mehmet KIZILASLAN
Felaket tellallığı yapmayacağım
Ekonomi üzerine yazı yazmak öylesine zordur ki, rakamları bilmek, uygulanan politikaları iyi takip etmek ve sonuçlarını çok iyi gözlemlemek gerekir.
Gönlüm istiyor ki “elle gelen düğün bayram deyip” çalınan davullar eşliğinde, ya halay çekmek, ya da harmandalı oynamalıyım.
Olmuyor yapamıyorum, beceremiyorum.
Dün, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, kendi isteği, Abdullah Gül’ün ısrarıyla siyasete giren, Ali Babacan gibi, zor yetişen bir ekonomisti n” kurdaki baskının, Gezi değil ekonomideki kırılganlık olduğunu ima ettiği için; araları açıldı.
Çünkü her gelişmeyi, siyasi ikbaliyle tartan, Sayın Erdoğan’ın, danışmanlarının düşünceleri, Babacanın düşüncelerine ters düşmüştü.
Sayın Ali Babacan, bürokrasinin, vekillerin ve saray çevresine kamp kuran ihaleci/inşaatçı güruhun hedefi haline geldi.
Dünyaca ünlü bu ekonomist, dürüst siyasetçimizin başı yenildi.
Bu gün ne oluyor?
Bu gün de, fakir Batmanlı bir ailenin 9 çocuğundan biri, AÜ. Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat mezunu, İngiltere Exeter Üniversitesi’nden yüksek lisanslı, New York ve Londra’da ünlü finans kuruluşlarının ekonomisti, Emerging Markets dergisinin “Avrupa’da Yılın Maliye Bakanı” ünvanlı Sayın Mehmet Şimşek’in sonu da, korkarım Sayın Ali Babacandan farklı olmayacak.
O da, bağıra çağıra konuşmadı ama rakamlarla derdini anlatırken bile ‘davaya’ bağlılığını yitirmedi. Ekonomik aklı tartışılsa da, iş dünyasındaki saygınlığı yerindeydi, lakin bu saygınlığın hükümette karşılığı kalmamaya başladı. Dişlerine bir kere Babacan’ın kanı değen saray danışmanlarının nezdinde Şimşek kolay lokmaydı. Trollerin rahatça ‘İngiliz Mehmet’ lakabını takması da bundandı.
Son Uludağ Ekonomi zirvesindeki konuşması, bardağı taşıran son damla oldu. Basının karşısına geçip reel sektörün ciddi döviz borcu olduğunu ve bunun da büyük sıkıntılara yol açacağını söyledi. “Şu anda ekonomiler büyüyor ama yağmur geliyor ve biz tedbir almalıyız!” dedi.
Muhaliflerin yüzüne, çarpılması gereken büyüme rakamına rağmen, “kriz gelebilir” demek affedilmez bir suçtu.
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Aramızdaki bazı arkadaşların ülkemizdeki ekonomik durumun sıkıntılı olduğuna dair açıklamalar yapacak kadar yanlışın içine düştüklerini görmek, bizi üzdü. Ülkenin bu psikolojik üstünlüğünü, uluslararası camiaya vermesi gereken arkadaşlar bu tür yanlışı yaparlarsa affedilir yanı olamaz” sözleri, Şimşek için sonun başlangıcı oldu kanısındayım.
Önce Sayın Ali Babacan, şimdi de Sayın Mehmet Şimşek’in tasfiyesi, 2019 seçimine freni boşalmış kamyon misali sürüklenen, Türkiye’nin kurumsal ekonomi idaresinin tamamen tasfiyesi anlamına geldiği kanısındayım.
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki öz evladını da devre dışı bırakırken, açıkça mesajını veriyor. Bugün, kriz demek, işlenebilecek günahların en kötüsüdür!
Ekonominin dümeninde artık sadece, çift tabancalı mücahit Yiğit Bulut var. Ve Ekonomimiz ona göre, çok düzgün gidiyor.
Yiğit Bulut, 1972 yılında Edirne'nin Keşan ilçesinde doğmuştur. Orta eğitimini Galatasaray Lisesinde tamamladı ve Bilkent Üniversitesi Bankacılık ve Finans bölümünden mezunudur.
Bakalım Sayın Yiğit Bulut’un bilgileri, üretimden uzaklaşan, kalkınmanın sadece inşaat sektörü ile olmayacağını gören kamuoyunun, batan ekonomisini kurtarabilecek mi?
Görünen o ki, seçimler öne alınsa da, baskın bir seçim yapılsa da, Olan ülke ekonomisine olacak. Mehmet Şimşeğin dediği gibi, Devletin kefil olduğu reel sektörün dışarıya olan ciddi büyüklükteki borcunu biz, vatandaşlar ödeyeceğiz.
Ben kriz demiyorum ve felaket tellallığı yapmıyorum. Diyorsa büyük ekonomistler diyor. Demiyorsa Yiğit Bulut demiyor. Korkum o ki üretim ve ihracat rakamları danışmanların anlattıkları gibi değil.
Üretim ekonomisinden uzaklaşan, üreten fabrikalarını satan, günlük çözümlerle giden, sürdürülebilir olmayan, ülkemi çıkmaza sokan bu ekonomi hepimizi üzecek.
Üzülmememiz ve aldatılmamız dileğimle.
(Not: Bu yazımda Bahadır Özgür’ün 2 Nisan 2018 tarihli yazısından kısmi alıntı vardır.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.