Dünya gıda üretimi ve tarımsal sorunlar

Ülkelerarasındaki savaş, cephelerde sona erse de cephe gerisinde gizliden gizliye sürer gider. Bu durum sadece günümüze ve zamanımıza özgü değildir, çağlar boyu süregelmiştir. 1. ve 2. Dünya Savaşları sona erdi, erdi de savaşın çıkmasının nedenleri ortadan kalktı mı? Asla kalkmadı ve hiçbir zaman da ortadan kalkmayacaktır. Çünkü savaşın sonunda imzalanan Barış Antlaşmaları her iki tarafı da tatmin etmemiştir. Yenen taraf, elde ettiğinden daha fazlasını alamadığı ve yenilen taraf kayıplarından dolayı antlaşmadan memnun değildir.

Yenen taraf daha fazlasına sahip olabilmek ve yenilen taraf da kayıplarını geri alabilmek için, birbirlerinin zayıf anını kollayarak, hatta zayıf anını kollamakla yetinmeyerek, birbirini zayıf düşürmeye, abluka, altına alarak o ülkenin yerüstü ve yeraltı tüm zenginlik kaynaklarını ele geçirmeye çalışır.

Hasım ülkeler birbirlerini zayıf düşürebilmek ve gizli amaçlarına ulaşabilmek için, önceden en ince ayrıntısına kadar planladıkları çok çeşitli yol ve yöntemler kullanırlar.

İlk aşamada uygulanacak yol ve yöntemlerden bazıları şunlardır:

Hedef ülkeye dostça yaklaşmak.

Onlardan birisi imiş gibi görünmek.

İlgili ve yetkili muhatapların çok değerli ve yetenekli, asla vazgeçilemez kişiler olduğunu sık sık vurgulayarak onların gururunu okşamak.

Onların sahip olduğu dini ve milli değerleri kullanmak.

O ülkenin sahip olduğu maddi ve manevi zenginlikleri, büyük bir ustalıkla ve hissettirmeden değersizmiş gibi göstermeye çalışmak.

Sahip olunan değerlerin eskidiğine, çağdışı kaldığına, ellerinde daha değerlilerinin olduğuna, istendiği takdirde onlardan verebileceklerine ikna etmek ve inandırmak.

İnandırma ve ikna aşamasında, çok şirin görünmek, hibe yardımlarda bulunmak, çok tatlı konuşmak.

Asıl amacı büyük bir incelik ve ustalıkla gizlemek, en küçük bir şey dahi hissettirmemek.

Bunları büyük bir incelik ve sabırla uygulamak.

Bunlar yapılırken alınan-verilenlerin, yenen ve içilenlerin ses ve görüntülerini, ileride yeri geldiğinde kullanılmak üzere, kayıt altına almak.

İkna edilerek inandırıldıktan sonra, planın ikinci aşamasın a geçilir.

İkinci aşamada:

Hazırlanan plan gereğince, ellerindeki değerler alınır ve yerlerine değersizler ya da az değerliler verilir. Maddi manevi her türlü destek, hiçbir şey esirgemeden, ileride bunların bedeli kat be kat fazlası ile alınmak üzere, ücretsiz-bedelsiz olarak vermek.

Çok ağır borç yükü altına sokmak.

Hedef ülkenin, öncesinde ellerinde bulunan değerlerini, o ülkenin ilgili ve yetkilileri eli ile büyük bir ustalıkla yok ettirmek ve elde başkaca hiçbir kaynak ve değer bırakmamak.

Yönetici ve yetkililer eli ile, tarımsal ve sanayi üreticileri ile kamuoyunu da inandırmak.

Hedef ülke bağımlı duruma getirildikten sonra, ülkedeki sanayi ve tarımsal tüm üretimin durdurulması ve ihtiyaç duyulan her malın-ürünün kendilerinden alınmasını istemek ve buna zorlamak.

Her türlü mal ve hizmet üretimi ve ticareti ile ilgili yasaları da çıkartarak, o malın üretim ve ticaretini kendilerinden başkalarının yapmasına engel olmak, kendilerine tamamen bağımlı hale getirmek.

Üretimle ilgili hammaddelerin fiyatlarını yükselterek ve piyasada darlık yaratarak erişimi güçleştirmek.

Üretilen ürünün tüketim merkezlerine ve pazarlara sevkini ve ulaştırılmasını güçleştirici her türlü engeli oluşturmak.

Tüketim merkezlerinde yapay fiyat artışları yaratarak tüketicinin alım gücünü ve buna bağlı olarak üretim miktarını düşürmek.

Virüs, bakteri, mantar, böcek, bamul, kımıl, süne, kene, fare, gibi her türlü bitkisel ve hayvansal tarımsal zararlıları laboratuvarlarda üreterek doğaya salmak.

1950’den itibaren, Türkiye’nin kalkınmasını sağlayacak ve dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak olan MKE’nin bir kısmı, Kayseri Uçak Fabrikası, Kırıkkale Top ve Tüfek Fabrikaları gibi sanayi ve tarımsal üretim tesisleri, Köy Enstitüleri gibi eğitim kurumları ne yazık ki, ülkeyi kalkındırma ve iyi yönetme vaatleri ile iktidara gelenler eli ile ya kapatılmaya ya da satılmaya başlandı.

En önemli ve can alıcı, üçüncü aşama:

Hedef ülke yönetici ve yetkililerini ahlaki olmayan usul ve yöntemler kullanarak geri dönüşü olmayan bir yola sokmak ve her isteneni, itiraz edemeden yapmak zorunda bırakmak.

Bütün bunlara rağmen, istenenleri yapmamakta direnen ilgili ve yetkilileri ikna etmek için, ikna aşamasındaki ses ve görüntü kayıtları devreye sokularak yapmaya zorlamak.

Tarımsal üretim miktarını ve ürün niteliğini düşürmek için başka yol ve yöntemler de devreye sokulur.

İstenmeyen yer ve zamanda, istenmeyen miktarlarda çok aşırı yağışlar oluşturarak ürün hasadını engellemek ve ürünün heder olmasına neden olmak.

İstenen yer ve zamanda, beklenen yağışları engelleyerek kuraklık yaratmak ve ürün rekoltesinin düşmesine neden olmak.

Aşırı ve şiddetli fırtınalar yaratarak, ceviz ve yumurta iriliğinde dolu yağışlarına neden olarak ürünün zarar görmesine ve kalite ve rekolte düşüklüğüne neden olmak.

Tarım makina, ekipman, donanım ve teçhizat üretimini kısarak ve yapay fiyat artışları yaratarak tarımsal faaliyetleri zorlaştırmak.

TARIMDA MAKİNALAŞMA VE MODERNLEŞME DÖNEMİ

Günümüzde tarım artık makineleşmiş durumdadır ve modern usul ve yöntemlerle yapılmaktadır. Eski usul ve yöntemlerle yapılan tarım, hem zaman kaybına neden olmakta hem de üründe rekolte ve kalite düşüklüğüne neden olmaktadır.

Bu durumun göz önüne alınarak; traktör, biçer döver gibi tarım makinaları ile, ekipman, alet edevat üretimi artırılmalı ve çiftçilerin alabileceği fiyatlardan satılmalıdır.

Türkiye, kendi kendisine yetebilen sayılı tarım ülkelerinin en başında gelirken, uygulanan yanlış tarım politikaları, daha doğrusu, politikasızlık nedeniyle tarımsal üretim neredeyse tamamen durma nokta- sına getirilmiştir. Tarım ülkesi olmamıza rağmen, otomobil üretiminde iyi durumda olduğumuz halde, tarım makina ve ekipmanları üretiminde çok geri sıralarda yer almaktayız.

TARIM ZARARLILARI VE BUNLARA KARŞI ALINABİLECEK DOĞAL ÖNLEMLER

Bundan 8-10 yıl kadar önce, grubumuzla ormanlarda yürüyüşlere katılırdım. Çamlık’tan Şirince ‘ye kadar 30 kilometrelik rotada, orman içinde yaptığımız yürüyüş sırasında, koca ormanda bir kuş sesi duymadık ve bir sincap dahi göremedik.

Oysaki keklik, sülün, bıldırcın, toy, kaz ve ördek gibi yaban kuşları ile tilki, sansar, gelincik, porsuk, vaşak, çakal ve kurt gibi hayvanların tarıma verdikleri yararlar saymakla bitmez. Böyle olduğu halde, bu hayvanları acımasızca katlediyoruz.

Değerli okurlar. İstenmeden olan harf ve yazım hatalarından dolayı bağışlamanızı dilerim.

Gelecek bölümde, istenmeyen yağışlardan ve istendiği halde oluşmayan yağışlardan bahsedeceğim.

Esen kalınız. Saygılarımla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum