Mehmet EROĞLU
Dikta ve baskı isyana davetiyedir
Ülkemde son olaylar öyle hızlı bir şekilde gelişiyor ki, neredeyse keskin bir viraja girilmiş gibi.
Hak-Hukuk ihlalleri alabildiğince vatandaşlar aleyhine bozularak zor dönemeçlerden geçilmektedir.
Yanlı ve güdümlü basın, çıkarcılar ve çeteler ekonomik ve siyasal yapının içine çöreklenmiş durumdadır.
Türk basının bir kaçı hariç neredeyse bazı merkezden gelen emirlerle manşetlerini süslemektedir.
Siyasi ortamı fırsat bilenler cumhuriyetin temel ilkelerine karşı savaş açmış vaziyette.
Uzun zamandır sürdürülen terör, zülüm, ortamının yanında birde ekonomik koşullar ve işsizlik ülkemin insanlarının üzerine kâbus gibi çökmüş durumda.
Emperyalizm devlerine karşı yokluk ve yoksullukla kazanılmış olan bu güzel ülkenin çıkarlarını her şeyin üzerinde tutmak gerekir.
Demokrasilerde ön koşul tam bağımsızlıktır. Türkiye cumhuriyeti ise milli bir devlettir. Bu topraklarda yaşayan her yurttaş da Türk milletidir. Bunları Kürt, Laz ve Çerkez gibi azınlıklara Anayasa da yer verirsen ülkenin üniter yapısı bozulur
Kaşalot aydınlar ve gazeteciler ve akademisyen yorumcular bu konuşmanın üzerine balıklamasına atlayarak kendilerine özgü yorum ve yazılar yapmaya başladılar. Bunlar, güçlüler, zenginler ve halkın saf temiz duygularını istismar ederek etkili ve yetkili oluyorlar.
Kimlik, kişilik, fikir değiştiren siyasetçiler, gazeteciler, sözde akademisyenler ülkemin en büyük talihsizliğidir. İlkesiz, yüzsüz, onursuz insanlar için önemli olan kişisel çıkarlarıdır.
Toplumu istismar ve uyutmak için öncü rol üslenen cambaz olan bu tipler kendilerini millet veya halk sözcüsü olarak ekranlarda gerdan kırarak yanlışını bile bile kuvvetliye övgü düzüyorlar.
Günümüz bilgi çağında bu gibilerin yaptıkları bilgisizlikleri ve çıkarları nedeniyle işbirlikçileri moda olmuştur.
Sözde bu gibi aydınların gaflet, dalalet ve hıyanetleri bu gibilerin körlüğünden kaynaklanmaktadır.
Ülke halkının bunların okumaları gerekir. Aydın olarak kendilerine yol göstermeleri için yapılan fedakârlıkların yanında, bunların yaptıklarına ne denir.
Bunlar sözde çıkarcı aydınlar ve diplomalı cahiller ve kafa karıştıran kaşalot köşe yazarlardır.
Bunlar diplomasına, bilgisine ve geçmişine ihanet eden ve bilgi kirliliği yaratan zavallılardır.
Aydın, zalimlerin, soyguncuların, hainlerin yanında değil, bildiklerinden asla taviz vermeyen bu doğrultuda mücadele eden onurlu olan kişilerdir.
Demokrasi, kurumlar yönetimidir. Güçler ayrılığı ilkesi yasama, yürütme ve yargıdır. Bunların tek elde toplanmasını engellemek ve demokrasilerde bu önemli üç olmazsa olmazı kurumların birbirlerini denetlemesidir.
Kurumların başında bulunan kişiler emanetçidir. Zamanı geldiğinde giderler. Yerlerine yenisi gelir. Değişimin kural ve temellerini de yine demokrasi belirler.
Demokrasiler kurumlara bir taraftan da sorumluluk yüklemiştir.
Bireyler de bir takım haklarla donatılmış, hem de sorumluluk yüklemiş olup, görevlerle yükümlü kılınmıştır.
Bu erklerden birisinin sorumluluklarına zerrece ihlal edilmesi demokrasiye indirilen sadece bir darbe olmakla kalmaz Ulus- Millet ve devlet olmanın gereklerine de darbe indirilmiş olur.
Yukarda belirttiğim erkleri (Yasama, yürütme ve yargı) tamamlamamış toplumlar devlet olmayıp, aşiret, kavim ve şeyhlik durumundan öteye geçemezler.
Hiçbir üniter ve bağımsız devlet her ne ad altında olursa olsun ulus, millet ve devlet üçlüsünün zarar göreceği yıkıcı ve bölücü oluşumu demokrasinin gereği gibi göremez.
Bu tür oluşumlara asla kapı aralayamaz.
Her zaman yazılıp çizildiği gibi;
Ulus; Belli bir sınır içerisinde yaşayan ortak yaşamı olan dil, düşünce ve kültür değerlerine sahip olan insan topluluğudur.
Millet kavramı ise, sınırları belli bir toprak parçası üzerinde yaşayan duygu, düşünce, gelenek görenek ve kültürel ortak özellikleri diğer toplumlardan ve herhangi bir tehlikeye karşı tepki veren bir veya birden fazla topluluğun oluşturduğu bir bütündür.
İşte bu bütünlüğe helal getirecek, bozacak ve zayıflatacak her olumsuz davranış üniter yapıya zarar verir. Devletin yasalarına zarar verir.
Ülkemde mart ayının sonunda yapılacak olan mahalli seçimler nedeni ile her gün meydanlarda siyasi rakibine en ağır hakaret ve iftira atarak o seçim kazanılsa bile halkın üzerinde uzunca bir şok yaşamasına sebep olur. O nedenle siyasilerin meydanlarda kırıcı olmadan hakaret etmeden seçimleri yürütmeleri gerekir.
Yoksa ülke insanı bu ayrıştırmaya asla izin vermez ve buna sebep olanları da oyları ile cezalandırırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.