Asuman DOKUZLU
Deve boku savaşları
Ankara’dan bir yakınım telefon etti.
“Sana bir kitap gönderiyorum okumanı isterim. Ben okudum çok beğendim. Bu kitabın yazarı bir arkadaşım. Önümüzdeki hafta Aydın’a geliyor, imza günü var. Katılırsan ve yalnız bırakmazsan sevinirim” dedi.
“Tamam mutlaka gideceğim” dedim. O hafta içinde kitabın gelmesini bekledim. Kitap elime geçtiğinde ne kadar zaman ayırmaya çalışsam da bir türlü okumaya fırsat bulamadım. Oysa imza gününe gittiğimde kitap hakkında bir şeyler konuşmayı dilerdim yazarla. Olmadı. Biraz buna üzülmüş olsam da inci hanımın sıcak yaklaşımı bunun önemini unutturdu. Ve akşamına hemen okumaya başladım. İşlerimin yoğunluğunda hemen okuyamadıysam da aklım hep onda kalıyordu. Kitabı mutlaka okumalıydım.
İmza günü bir cumartesiydi benim de kursumun olduğu bir gün. Öğrencilerim gittikten sonra kız kardeşimle birlikte gittik. Tabii biraz geç kaldığımız için yazarla birlikte, yazarı davet eden ‘’Aydın Kadın Efeler Derneğine’’ geçmişlerdi. Birçok Aydınlı kadının bulunduğu bir kalabalıkla karşılaştık. Bu arada kadın yazarımızla da tanıştık. ‘’ ben Nermin’in arkadaşıyım bana telefon etti ‘imza günü’ için, gelip sizinle tanışmamı istedi ‘’ deyince İnci hanımın bize ilgisi yoğun oldu. Biz de ona ilgi gösterdik ne de olsa misafir sayılırdı Aydın’da. Konuştuk sohbet ettik. Ben kitap hakkında bir kelime söyleyemediğim için biraz utandım sanki ‘’keşke biraz fikrim olsaydı birkaç sayfa okusaymışım’’ diye düşündüm. Aydın la, kitapla ilgili sohbet ettikten sonra Biraz oturup oradan ayrıldık. İnci hanım kitabı yazarken yaptığı araştırmaları, Aydın’a bunun için defalarca gidip, geldiğini anlattı. Epey emek vermişti.
Bu hafta kitabı okumaya başladım. Başladım ve elimden bırakamadım. Beni nasıl sürüklediyse o kadar işimin arasında zaten okumayı çok seven biri olarak. Bir de keyif aldığınız bir kitabı okumanın doyulmaz hazzı insanı çok mutlu ediyor. Zaman zaman okuduğunuz, sevdiğiniz kitabın bitmesini istemezsiniz ya, bilmem her okur aynı duyguları yaşıyor mudur? Bende böyle oluyor. İşte tamda öyle duygular içinde kitabı hem bitirmek hem de bitirmemek üzere okudum ama her kitap gibi o da bitti üzülerek! Üzülerek; bitmesini istemediğim için…
Aydın’ı anlatıyor kitap; çocukluğumun geçtiği yerleri bindiğimiz taksileri. Bazı mahallelerini. Gözümüzde canlanıyor. İyi tasvir edilmiş. Sanki o yılları yaşar gibisiniz. Anneannemi ve giden büyüklerimi hatırladım onları andım. Çocukluğumuzda bahçe aralarında, ağaç tepelerinde geçirdiğimiz sıcak yaz günlerinde, cırcır böceklerinin eşliğinde Aydın’ın o cav cav sıcağında hissederek tekrar yaşamış gibi oldum. Sanki canlandılar birer birer. Yaşadıklarımız, zaman ve mekân hep canlandı gözümün önünde. Ülkemizde, doğusu-batısı, eğitimlisi-eğitimsizi hiç farketmeden kız çocuklarının miras konusunda nasıl mağdur edildiklerinin ve kadının bu konuda nasıl çaresiz bırakıldığının, bir kadının kocasının iş arkadaşlarıyla bile olan ilişkinin günümüzle karşılaştırılınca ne kadar mesafeli oluşunun çok güzel vurgulanmış olması da ayrıca başka bir özelliği kitabın.
Okumayı seven tüm arkadaşların okumasını tavsiye ederim. Sıla kitap evinde bulabilirsiniz. Aydın’ın kırklı, ellili yıllarında geçen bir aşk hikayesinden bahsediyor. Aile olmaktan. Belki şimdi kaybettiğimiz bir sürü değerden.
Ancak en önemli tarafı da çok güzel ve değerli bir arkadaş kazandırdı bana bu kitap en güzel tarafı da bu oldu sanırım. Daha nice kitaplarda daha birçok başarılara doğru gitmesini gönülden dilerim. Bir kitap yazmak kolay değil uzun soluklu bir iş. Yazanların emeğine saygı duymak lazım..
Yazarın, araştırmasına, emeğine, duygularına, kalemine, sağlık çok teşekkürler İnci Gürbüzatik!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.