Orhan ERDEM
Çevre yönetimi stratejileri
Çevre politikasının belirlenmesi çalışmalarını, çevre stratejileri belirler. Çevre stratejisi, söz konusu etkinliklerin biçim ve esaslarının uygun yöntemler kullanılarak yapılmasıdır.
Çevre stratejisinde uygulanması gereken dört ana unsur vardır.
1-Çevre kalitesinin tespiti
2-Atıkların denetim altına alınması
3-Yapılacak her türlü yatırımın, sorumluluk alanı içinde meydana gelecek ekonomik ve sosyal değişimin çevresel kalite değerleri üzerindeki olumsuz etkilerini tespit etmek, gereken önlemleri almak ve çevresel düzeneğin kurumsallaştırılması.
4-Çevre kirlenmesi için alınan bütün önlemlere ve tedbirlere rağmen, çıkacak çevresel kirliliklerin ortadan kaldırılması ve zararlı etkilerinin giderilmesidir.
Çevre işlevleri ulusal ve yerel olarak iki alanda düzenlenir.
1-Ulusal çevre işlemleri kısaca şunlardır.
Temiz yakıt temini, temiz teknolojiyi kullanımının teşviki, çevre amaçlı genel sigorta sisteminin kurulması, bireylerin çevresel kirliliklerle ilgili, dava açabilme hakkını veren yasal düzenleme yapılması, arıtma ve filtrasyon çalışmalarının yaygınlaştırılması, endüstrinin ülke içinde dengeli dağılımının ve sağlıklı yer seçiminin güvence altına alınması, çevresel kirletme suçlarına karşı etkili bir ceza sisteminin oluşturulması, çevre polisi ve çevre müfettişleri örgütünün kurulması, çevre ihtisas mahkemelerinin kurulması, vb.
2-Yerel çevre işlevleri ise kısaca şunlardır.
Yerel çevre işlevlerini yerine getirmek için yerel çevre örgütleri kurulmalıdır. Yöreye ilişkin çevre politikaları belirlenmelidir. Yerel çevre koruma planı yapılmalı, geliştirilecek yerel çevre koruma politikaları ile bölgesel, yöresel, beldesel çevre koruma planı hazırlanmalıdır. Yerel çevre bilgi ve enformasyon sistemi kurulmalıdır. Elde edilen bilgilerin yerel yönetim sınırları içinde ölçme-izleme sistemleri ve laboratuarları kurularak güncelleştirilmesi sağlanmalıdır. Çevre denetim sistemi oluşturulmalı ve bu sistemler kurumsallaştırılmalıdır. Yerel sivil çevre örgütleri yerel çevre yönetimleri içinde yetki sahibi bulunmalıdır.
Yerel çevre işlevlerinin yerine getirilmesi, yerel örgütlenmeye bağlıdır. Çevre koruma politikalarına halkın katılımının sağlanması gerekir. Atık kaynaklarının izlenmesi, yerel çevre örgütlerinin işidir. İzlemek yetmez; çevresel kirlenmeyi önleyici tedbirlerin alınması çevre örgütünün en önemli işlevi arasındadır.
İlimizde ve kentimizde çevre yönetimi ile ilgili alınan ulusal ve yerel nitelikteki önlemler var mıdır? Kısaca bir durum tespiti yapmak gerekmektedir.
1-İlimizde en büyük turizm merkezi olan, Kuşadası ve Didim ilçelerinde atıklar doğrudan denize atılmaktadır. Yazın bu ilçelerde nüfusun milyonu geçtiği düşünülürse, denizlerimiz de büyük bir kirlenmenin meydana geldiği görülmektedir.
2-Akbük körfezinin gerek konutların, gerekse turizm tesislerinin ve otellerin atıkları büyük bir çevre kirlenmesi yaratmakta ayrıca körfezde kurulan balık çiftliği tesisleri körfezin ekolojik dengesini bozmaktadır. Bu konuda alınmış hiçbir tedbir bulunmamaktadır.
3-Sahil beldelerimizde büyük bir altyapı düzensizliği mevcut olup, bu düzensiz alt yapı ve arıtma tesislerinin bulunmaması doğal çevreyi hızla tahrip etmektedir.
4-Menderes nehri il, ilçe, beldelerdeki her türlü endüstriyel, evsel, kurumsal, kentsel atıklarla kirletilmiştir. Bu konuda girişimde bulunan çevre örgütleri yok denecek kadar az olup çalışmaları düzensiz, işlevleri etkisizdir.
5-Bireylerde çevre temizliği ve koruması için gerekli bilinç, henüz gelişmemiştir. Çevresel kirlenmeye karşı toplumsal tepki oluşmamaktadır. Duyarlı vatandaş topluluğunun en önemli gücü toplumsal ve siyasal odakların kendilerine çevre politikalarına karar alma sürecinde doğrudan katılma olanağı vermeleri durumunda ortaya çıkacaktır. Ne yazık ki, bu durumlarda verilmiş gibi gösterilen işlevsel katılım ya söylemlerde ya da sadece kağıt üzerinde kalmaktadır.
Önemli olan çevre konusunda duyarlı bireylerin ve sivil toplum örgütlerinin ve çevre politikalarının belirlenmesinde ve uygulamasında aktif katılım olanağının kendilerine verilmesidir. Ancak şimdilerde böyle bir doğrudan katılım konusunda ne merkezi yönetimin ne de yerel yönetimlerin fazla arzulu olmadığını görüyoruz.
SON SÖZ:
Doğayı ve çevreyi koruma ve yaşatma stratejisi uygulamayanlar kendilerine “kemoterapi” uygulanmak zorunda kalırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.