Mehmet EROĞLU
Çapulculara Selam
Sayın Başbakan Tayip Erdoğan’ın “Çapulcu” diye tanımladığı Türk insanının bir üyesiyim.
68 kuşağı olarak geçen ve bazılarınca ilk çapulcu diye anılan kişilerden birisi de benim. O günün şartlarında bu 68 kuşağına mensup olmaktan her zaman gurur duymuşumdur.
Bir arkeolog ve İl kültür müdürü olarak görev yaptığım, Aydın’da 12 Eylül faşist yönetim döneminde sakıncalı personel olarak damgalanarak unvanım ve mesleğim elimden alınarak görevlerimizden uzaklaştırıldık.
Yapılan bunca kıyım ve baskıya rağmen demokrasi denen mefhuma inancım hiç sarsılmadı.
Neredeyse tazminattan beri sosyal demokrat olan bir aileden gelen ve sosyal demokrasi kimliğim nedeniyle çapulcu ruh halimin iflah etmez şekilde tarih önünde tanık olmaktan övünç duyarım.
“Taksim Gezi Parkı” diye ünlenen ve uluslar arası meşrutiyet kazanan son hareketi çapulcu diye adlandırılması beni de heyecana getirdi.
Biber her yemek sofrasında bulunursa insanların iştahını açar.
Ama biber gazı olarak tanınan kimyasal maddelere dönüşürse gerçekten de insanların kimyasını bozuyor.
Bunlar Bir gurup kimyasallar arasında “CS, CN ve OC” kısa adları ile anılan maddelerdir.
Bunların en etkili ve tehlikelisi ünlü biber gazı “OC” denen kimyasal maddedir. Bu biber gazı OC, ülkemizde imal edilmemektedir. Aracı firmalar ithalattan yararlansın onlarda köşeyi dönsün diye yurt dışından ithal edilmektedır.
Geçen gazetelerden birinde okuduğum bir haberde bu işin ithalini yapanlardan biriside Meclis başkanı Sayın Cemil Çiçek’in oğlunun olduğunu yazıp çizdiler.
Yine gazete haberlerine göre Brezilya kökenli bir biberden elde ediliyormuş.
Üretilen bu biber gazı eritilip mum haline alınca özel aletle atılan kapsüller ve basınçlı tüpler (Sprey) kullanıcılara veriliyor.
Televizyonda izlediğimiz olaylarda güvenlik güçlerimiz tarafından büyük bir zevkle ve keyifle (ı) kullanılan OC, gazı dalında tazesi iştah açıcısı iken çapulculara sıkıldığında çok fena etki ediyor.
Gözlerde yanma, spazma, geçici körlük, cilde temasında ise yanma, kızarıklar ve tahrişlere neden olmaktadır.
Ayrıca toma araçlarına bidonlarla doldurulan ve kullanıldığında boğazda yanma, hapşırık, öksürük, nefes darlığı, tansiyon yükselmesi ve panik ataklara sebep oluyormuş.
Bu gaz ve basınçlı su sıkıldığında yere düşenlere polis çok acımasızca ağzına burnuna tekme ile vurmaları nefretle ve tiksinti ile bütün Türkiye izledi.
Hatay’da bir milletvekilinin oğlu beni polisler sorguya çekti diye bütün polisleri sorguya çekti.
Diğer taraftan BDP milletvekili bir Bayan Türk polisine tokat attı buna iktidar ağzını bile açamadı.
Ama resimde diğerlerinde görüldüğü gibi eğer söz konusu eylemci ise vay haline beş altı polis tekme sopa ve silahlarının dipçikleri ile vatandaşı komalık ediyorlar. Görüyor musunuz yansızlığı ve adaletsizliği
İşin garip yanı akla ve fikre gelmeyen AKM. Önünde asılı duran Türk bayrağı ve Atatürk posterine bakarak “Dik duran adam” bütün Türkiye’ye ve dünya’ya sembol oldu.
Polisin acımasız ve orantısız güç kullanması Türk toplumu ve Dünya insanları arasında olumsuz tepkilere neden oldu.
Sayın Başbakan ne diyor:
“Esad Suriye halkına zülüm uyguluyor”
“Demokrasiyi ortadan kaldırıyor”
“ Kendi halkına karşı kimyasal silah kullanıyor” diyor.
Ama sonunda kimyasal silahı Suriye muhaliflerinin kullandığı ortaya çıktı.
Başta Rusya ve Suriye olmak üzere diğer bazı devletlerde muhaliflere
Kimyasal silah verdiği gerekçesi ile Türkiye’yi suçladılar.
Suriye hükümeti halkına baskı ve zulüm uyguluyor diye demokrasi havarisi kesil, sonra ondan daha kötüsünü kendi halkına yap.
Taksim’de Gezi parkının içine tarihlerin 31 Mart vakası olarak geçen gerici ayaklanmasının sembolü olan Topçu kışlasını ayağa kaldırılmak istenmesi halkı isyan haline getirdi.
Bu sefer hükümet:
Senmisin buna karşı çıkan,
İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere bütün yurt genelinde tamamen barışçı, silahsız yapılan gösterilere gaz bombası ile acımasızca müdahale edildi.
Bu gaz bombası bir anlamda kimyasal silah değil mi?
Hani halkına zulüm ve baskı uygulayan zalimdi, diktatördü.
İktidarlar kendi halkından vekâleten aldığı iktidar gücünü kendi gücü zannedip milletine polis copu, biber gazı, sopalar ve insafsızca vurulan tekme olarak görüyor.
Dört vatandaşın ölümü 12 kişinin gözünü kaybetmesine, binlerce insanın yaralanmasına neden olan, üstelikte olayları çarpıtarak anlatırsanız bu halkla arandaki sevgi ve gönül bağı kopmuş olur.
Her şeyin demokratik kurallarla halledilmesi doğru olmaz mı?
Ama sorunlar öyle bir hal aldı ki artık kumaş dikiş tutmaz oldu.
Ustad Uğur Mumcu’nun dediği gibi:
Bir kişiye yapılan haksızlık
Bütün topluma karşı işlene bir suçtur.
Yazımı Atatürk’ün şu tarihi uyarısı ile bitirelim.
“Tarihimizi inceleyiniz, Türk’ün çektiği bütün felaketler, karşılaştığı tehlikeler ve kötülükler hep kendi öz benliğini, milli varlığını ihmal ederek, nereden geldiklerini ve ne oldukları, hangi nesne ait bulundukları belirsiz bir takım kimseleri kendilerinize yönetici tanıyarak onların bilinçsiz bir aracı olmak durumuna düşmek olmasıdır."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.