Nevzat ARSLAN
Çanakkale’de çakmak çakanlar
Çanakkale Savaşı günleri…
Bozdoğan’ın Kavaklı köyünün yukarı yamaçlarında keçisi, inekleri, çoluğu, çocuğu torunu ve gelinleri ile oturur varlıklı Topuz Ali, çadırında oturmuş sohbet etmektedir. Çanakkale adı geçince heyecanla ayağa kalkar ve şahlanır;
“Benim iki oğlan, aslanlarım Çanakkale’de düşmana çakmak çakıyorlar.”
Muhtar Osman Hoca’da bir haftada üçüncü kez yine bu çadırdan girivermiştir. Topuz Ali’nin sözlerini duyunca bir an duraklar. Oysa Ali’nin çakmak çakıyor dediği iki oğlunun künyesini getirmişti. İki oğul şehit olmuş, kâğıtları da muhtarın cebindedir.
Muhtar ne edeceğini, ne diyeceğini bilemez. Hoş geliş ve hal hatırdan sonra Topuz Ali;
“Benim iki oğlan, Çanakkale’de keferelere çakmak çakıyorlar Osman Hocam”
Osman Hoca gülümsemeye çalıştı, ses edemedi.
Ardından Bozdoğan Zaptiye kumandanlığına gider. Topuz Ali’ye oğullarının şehit olduğu haberini bir türlü söyleyemediğini, üç kez gittiğini her defasında babanın oğullarının çakmak çaktığını, savaştığını gururla anlatmakta, söylemeye dilinin varmadığını ve zaptiye tarafından şehit haberlerinin verilmesini ister.
Birkaç gün sonra Kavaklı köyünden yukarıya doğru bir zaptiye çavuşu ile iki asker tırmanmaktadır. Topuz Ali’nin çadırına yönelirler. Karşıdan askerleri görünce bağırarak heyecan içinde çağırır Topuz Ali;
“Aslanlarım, şahinlerim benim de iki oğlum Çanakkale’de çakmak çakıyor keferelere hoş geldiniz, hoş geldiniz evlatlarım” Diyerek hepsini sırayla kucaklar.
Zaptiye çavuşu taş gibidir. Ses çıkarmaz.
“Buyurun evlatlarım, şöyle oturun hele”
Çavuş durgun bir sesle önüne bakarak,
“Emmi” Diye usulca seslenir.
Topuz Ali’nin diriliği kaybolur, elleri yana düşer, sendeler, kendini yere bırakıverir.
“İçime doğdu da inanmak istemiyor ki bu yürek. Ah! Bre oğul. Nasıl inanam nasıl”
Diyerek gözünden yaşlar akıtmaya başlar.
“Hangisi”
Diye sorar.
“Halil’im mi?”
“Yoksa Mustafa’m mı?”
Zaptiyeler ses vermez.
“Yoksa… Yoksa ikisi de mi?”
Çavuş başını öne doğru sallar, Ali hıçkırarak,
“Nasıl inanam? İnanmak istemiyor ki bu gönül. Ah! Bre oğullarım.”
Hepsi yere çökerek, içini çekerek, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar…
Çanakkale Savaşlarında dünyanın en medeni uygar diye bilinen emperyalist ülkelerin büyük bir aç gözlülük içinde, canavarlaşarak nasıl saldırdıklarını bilmeyenimiz var mı?
18 Mart 1915’te “Çanakkale Geçilmez” deyip de çekip gittiler.
Şehitler Haftası ve Çanakkale Zaferinin 104. Yıldönümü kutlu olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.