Ramazan TÜLÜ
Büyük atarsan yemez ki civcivler!
Yalan söylenip de söylenenin yalan olduğunu anlayanlar, söyleyenin yüzünü karşı;
“Küçük küçük atta bari civcivler de yesin” derler.
Elbette ki ‘civcivler’ küçük minnacık canlılar olup öyle her bulduğunu ve önüne atılanı yiyecek durumda değildir. Kendilerine özgü beslenebilmeleri için ‘civciv yemi’ adı altında yem üretimi yapılmaktadır.
Civcivlere oranla ‘koyunlar’ daha büyük parçaları yiyebilir.
Çok çok büyük parçaları yiyebilmek için ‘Sığır’ ya da ‘İnek’ olmak gerekir.
Seçim arası politikacıların söylediği hiçbir şeye inanmadığım için böyle bir giriş yapmak istedim.
Ancak seçim öncesi yine kendi koltuklarını korumak ya da seçilebilmek adına bol miktarda cilalı sözlerle vaatler de bulunurlar ki bu vaatlerin bazıları seçimler olmadan gerçekleşir popülizmin (halk dalkavuklunun) gereği olarak.
Yoksul halk kitlelerinden oluşan seçmenlerin yüzü de güler, umutları da tazelenir bu şekilde.
İnsanın “Keşke her gün seçim olsa” diyesi geliyor.
Geçen yazımda, seveyim gözünü böyle demokrasinin demiştim. Hayatımızda demokrasi gerçekten yok ama varmış gibi seçimler yapılıyor. Bizde demokratik bir düzende ve koşullarında yaşadığımızı sanıyoruz demokrasinin sadece seçimden ibaret olmadığını bilmediğimiz için.
Avrupa ve Amerika’da son yıllarda yapılan seçimlere ve sonuçlarına bakınca gelinen nokta ve egemen olan anlayışın ülkemize de sirayet ettiğini görüyoruz. Daha öncede açıkladığım üzere uyanık, çıkarına düşkün, siyaseti kendi menfaati ve ikbali için bir araç gören politikacıların rağbet görmesi ve bizlerin teveccühü hep o tiplere yöneldiği sürece kötü ile daha kötü arasındakileri seçiyor olmamızı bilmemiz gerekmez mi?
Sanki meşru bir atmosferde ve eşit koşullarda yarışarak yapılmış bir seçim olmuş gibi bizlere dayatılan sisteme demokrasi demek, kabullenmek mümkün değildir.
Sıradan bir zeka seviyesi, makul düzeyde ahlaklı, ortalama gelir düzeyine sahip bir insanın yaşadığımız (sözüm ona demokratik) sistemde bir gücü var mıdır ki siyaseten bir konumda bulunabilsin.
Sizi itekleyen bir güç olmadan, bir yerlerle irtibatınız yok ise, bir tarikatın ya da cemaatin müridi değilseniz. Bir bedel ödediğiniz için bazı demokratik örgütlerce tanınıp desteklenmiyorsanız ağzınızla kuş tutsanız bile siyasette bir yerlere gelemez ve memlekete hizmet edemezsiniz.
Gerçek şu ki; Dünya’daki servetin (ve buna bağlı olarak elde tutulan gücün) neredeyse % 90’ını elinde tutan küçük bir azınlık (ki bunun da içinde bulunan daha da çekirdek % 1-2 lik kesim), geriye kalan yoksul, çaresiz insanları, demagoji, populizm, dindar gözükerek ya da milliyetçilik ihtiva eden hamaset söylemler ile aldatıp olanı demokrasi diye yutturmaktadır.
Misal olarak; Rusya’da çok açık bir oligarşik bir yapı bulunurken, ABD’de ise daha cilalanmış, ama aynı düzeyde başka bir oligarşik sistem mevcuttur. Bu sistemler bu işi seçimler öncesi geniş kesimleri fonlamak, lobiler oluşturmak ve bu hususta ehil adamlarını sistemin içine yerleştirme şeklinde yapmaktadır. Avrupa’da (güya demokrasinin gelişmiş olduğu varsayılan ülkelerde de) eğitim seviyesi yüksek olduğu için, genel kültürün, sosyal ve iktisadi yapının etkisi ile oransal olarak daha az görünse de, aynı şeyler o ülkeler için de geçerlidir ve her geçen gün artmaktadır.
Doğu ile Batı arasındaki tek fark, kendi içinde hak arama yollarının açık olması, kendi insanına insan hakkı ve asgarî hayat standardı sağlaması, kendi kendini eleştiriye tâbi tutuyor görünerek, özgür medya, eleştirel sinema, entelektüel tartışma vs. gibi yine bilinen uygulamalarla sadece geniş kitlelerin gaz alınmaktadır.
Halkaların isyanına rağmen buna duyarsız kalan Gazze’ye destek olduğunu iddia eden yönetimlerin çevreye ve toplum sağlığına karşı duyarlı olan büyük kitleler karşı olmasına karşın sermayenin çıkarına yaptıkları düzenlemeleri nasıl açıklayacağız?
Siyasiler yalanı öyle küçük, çaktırmadan atsalar başta civcivler olmak üzere bizler de kolaylıkla yutabiliriz. Sanırım onlara siyaset mühendisleri akıl veriyor ki yalanı çok büyük atıyorlar ve sık tekrarlıyorlar.
Demek ki yalanın öyle, ayan beyan atılması, herkesin anlayabileceği/görebileceği ölçüde açık ve aleni olması, ayrıca çok sık tekrarlanması daha etkili oluyor ki; ülke ve millet yararı dışında kendi ikbal ve menfaatini düşünen politikacılar daha çok muvaffak oluyor…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.