Dr. Betül AKÇANAL

Dr. Betül AKÇANAL

Bir seçimin ardından

Geçen hafta Aydın Tabip Odasının genel kurulu ve seçimi vardı. Aslında gitmeyi bile düşünmüyordum. 22 yıldır Aydın’dayım son 15 yıldır odaya kayıtlıyım ve hiç seçime gitmedim. Çünkü seçim değildi. Tek liste ile gidilen bir seçime seçim denemez. Mevcut listeyi onaylayıp geliyorsunuz. “Onu da vardır yapanlar” diyordum. Sanırım bu ve başka nedenlerle birçok arkadaşım da şimdiye kadar bu seçime katılmadı.

Babamın vefatı ile gittiğim Konya’da arkadaşlarımın kurduğu bir whatsapp grubunu gördüm. Tabip odası seçimlerine hazırlanıyorlardı. Seçime çok az kaldı. Biliyorum çalışmadan seçim alınmaz. Ama olay zaten seçim almak veya almamak değildi. Seçim dediğin şey renk olmalı. Karşıt görüşler dile getirilip eleştiri yapılmalı. Demokrasi bu demek. İnsan kendi çalıp kendi oynayınca onun adı “demokrasi” olmuyor. Sonuçta yapılan her şey kendi meslektaşlarımız için.

Listeye baktım hep sevdiğim, bir şeyler için çaba harcayan, üç dört dernekte birden görev alıp (maaşsız), gerçekten çalışan eden arkadaşlar bunlar. Üstelik çok da enerjik ve pozitif insanlar. Çok hoşuma gitti. “Belki oyalanırsam acımı da biraz unuturum” deyip tekliflerini kabul ettim ve listeye yazıldım. Seçimden bir iki gün önce Aydın’a geldiğim için çalışma imkanım olmadı.

Aydın’da 2500 kayıtlı üye var. Tabip odasının bize şifayen söylediğine göre 800 kayıtlı üye var. “Şifayen”  diyorum çünkü Tabip Odası elinde güç olup kullananların yaptığını yaptı ve seçim öncesi bize üye listesini vermedi. Tabi günümüz dünyasında herkesin “cesur ve sağduyulu” olmasını beklemek çok gerçekçi olmayabilir. Söyledikleri bu rakam hekim sayısının üçte biri. Bu kişilerde tabip odasına kayıtlı olmak zorunda olan hekimler. Daha önceki yıllarda sadece 100 hekim oylamaya geliyormuş. Bu seçimde 335 kişi geldi. Halen yarı bulunamamış olsa da seçime katılımın artmış olması çok güzel.

Seçim benim için bayram havasıydı. Seçimler demokrasinin şölenleri olmalı bence. Bu fırsattan yaralanarak bir çok arkadaşımı da görüp sohbet etme imkanım oldu.

Tabip odası yönetimindeki arkadaşlarla bütün gün yayana idik ve çok güzel sohbetler ettik. Genel itibari ile benim için dostluk ve centilmenlik havasında geçen bu seçime maalesef genel kurulda bir hekim arkadaşın konuşmasında söylediği sözle gölge düşürdü beni ve arkadaşlarımı çok üzdü. Şimdiye kadar rahipsiz olan seçimlerde, bu sene karşı listenin çıkmasının manidar olduğunu söyleyip bizi bir yerlere hizmet etmekle suçladı. Düşünün karşılarındaki listedeki adaylardan biri değerli doktor arkadaşım Bilgin Çiftçi. (Kim olduğunu öğrenmek isterseniz google bir sorun. Amerika’da ana haber bülteninde 5 dakika bahsedilen bir arkadaş). Bir tek Bilgin Çiftçi de değil, listedeki herkes çamur atsan üstünde durmayacak insanlar. İthamlardan sonra bir de listedekileri hedef alıp “oturduğunuz koltukları hak etmiyorsunuz” dedi. İnanamadım. Oysa biz seçime az kala, deli cesareti ile bu seçime “siz oturduğunuz koltukları hak edin” diye giriyorduk.  Siyasetin kaba dili, yalancı algı operasyonları buraya, tabip odası seçimlerine de girmişti. Düşünün güya toplumda belli bir zeka, kültür düzeyinde olan ve bu toplumun en uzun eğitimini alan insanlar bu kadar seviyesiz konuşup, George Orwell’ in yazdığı “Hayvan çiftliği” kitabındaki taktikleri kullanıyorlardı. Bu kitabı okumayanlar için mutlaka okumalarını tavsiye ederim. Çok ince bir kitap, ama resmen hayatınızı okuyorsunuz. Çünkü algı operasyonları hep aynı. “Karşı tarafı yaftala. Çamur at. Sonra bu çamurda yürü, ayağına dolana her işin suçunu da karşıya yık.” Ben kitabı okurken “biz bunu yeni yaşıyoruz, bu yazar hangi ara bizden önce yazmış?” diyordum, meğer seçim klasiği imiş. Ama bu bizim seçime yakışmadı. Çünkü “aydın insan” dediğin sadece kendini değil çevresindekileri de aydınlatan insandır. Başkalarının karanlığı bizim Aydınlığımızı boğdu ise yazık olmuş eğitimle geçirdiğimiz yıllara.

Biz bu konuyu dile getirip sadece bir “özür” beklediğimizi söylediğimiz halde bir de bunun adı “karalama kampanyası” oldu. Tekerleme gibi. “Karalama yapanı karalama kampanyası…”

Her şeye rağmen seçim güzeldi. Kaybettik ama yeni bir şey öğrendim, yönetim yedek listesi olmuşuz. Yani bu seçimin kaybedeni yok. Her iki tarafta kazandı. Karşı karşıya değil yan yana çalışacağız. Bizim de amacımız bu. Rekabet iyidir diri tutar, heves verir. Kazanan arkadaşlarımız da bunu dile getirdiler ve işbirliği fikirlerimizi söylemek için odanın kapısının her zaman bize açık olduğunu söylediler. Bu çok güzeldi. Kendilerine teşekkür ediyor, tebrik edip başarılar diliyorum.

Şimdi yeni yönetimin ilk yapması gereken anket yapıp hekim sorunlarını onların tabip odasına gelip söylemelerini beklemeden önce belirlemek sonra çözmek. Ama yapılacak anket Türk Tabipler Birliği’nin merkezden gönderdiği yüzeysel bir anketi Whatsapp gurubuna atma şeklinde olmamalı. Sahayı dolaşıp Aydın özelinde hatta Aydın’daki tüm hekimlerin kendi işyeri özelinde olmalı. Çünkü her hekimin, her işyerinin, her branşın sorunu farklı. Eğer “Emek bizim, söz bizim” ise, herkes ne emekler çekiyor önce o değerlendirilmeli ki herkesin söz hakkı olsun. Yapılan anketler değerlendirilip kamuoyuna sunulmalı. Ankette yer alan sorularla, niye bütün hekimlerin tabip odasına kayıtlı olmadığı, seçimlere niye ilgi göstermediği sorgulanmalı. Bu hekimlerin ilgisizliği mi, yoksa tabip odasından bıkkınlığı ve yılgınlığı mı objektif olarak araştırılmalı. Sonuçlar sağduyu ile değerlendirilip çözüm aranmalı. Hekimi ancak hekim anlar ve biz haklarımızı savunmazsak kimse de bize hakkımızı vermez. Bunun için biz hekimlerin birlik beraberliğe, farklı görüş ve bakış açılarına, biraz cesaret ve sağduyuya ihtiyacımız var.

Hepinize sağlıklı günler dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum