Nevzat ARSLAN
Bilinmeyen Karya yolu ve Dalama
Büyük Menderes Platformu Başkanlığınca “Bilinmeyen Karya Yolu” adlı projede yedi ayrı tarihi eser belirlenir. Sırası ile Efeler ilçesi Dereköy’de bulunan geç Roma-Bizans dönemine ait gözetleme kulesi, Karahayıt köyündeki Osmanlı Kümbeti, Dalama Geriz su kemerleri, Alhan Hamamı, Orthosia antik kenti, Donduran Beyler Kulesi ve Direcik Lale Tepesindeki Tümülüs mezar.
Platformun amacı ise; tanıtım yapmak ve yetkililere buraları işaret etmek, hatırlatmak, adım atılmasını sağlamaktır. . Gerekli çalışma için restorasyon, çevre düzenlemesi vb. Turizm ve Kültür Bakanlığı, Yerel Yönetimler, Eski Eserler gibi yerel ve idari kurumları harekete geçirmektir.
Projenin ilk ayağında 11 Kasım 2016 Cuma günü Donduran Mahallesindeki Beyler Kulesi ziyaret edilmişti.
Büyük Menderes Platformu Başkanı Sayın İbrahim Ayvazoğlu ve yönetimi bir adım daha atarak Dalama ve yöresine 26 Temmuz Perşembe Günü Yenipazarlı olup da Belçika’da yaşamını sürdüren Sayın Nihat Atay, Ses Gazetesi temsilcisi genç üniversiteli kardeşimiz Hüseyin Kuyucaklıoğlu’nun katılımları ile harekete geçildi. **
Efeler ilçesi Dalama Dereköy’de Ali Muhtarın çaylarını içtikten sonra köyün üzerindeki tepede bulunan Geç Roma-Bizans dönemine ait gözetleme kulesine çıkıldı.( Bu kule ilgili bir anekdot; Bir hemşerimiz 2016 yılında ilginç bir bilgi aktarmıştı. Eline geçen bir Alman tarihçinin kitabında Dereköy Kulesi adı geçmektedir. En sonunda Dalama/ Dereköy’ deki bu kuleye ulaşılır.) Düşünün bir Alman bizi bize öğretiyor. Alman Tarihçinin kitabında da yer almış Gözetleme Kulesini üzüntü ile seyrediyoruz. Gün geçtikçe yıkılmakta, hazine avcılarınca tarumar edilmiş, taşları tarla ve ev yapımında kullanılmış, ayakta durma savaşı veren bu kule 3 katlı, sağlam bir taş temele oturmuş, Taş işçiliği ve sıva ustalığından devrin örneklerini taşıyarak ayakta durmaya çalışıyor. Donduran, Arpaz ve Cincin kuleleri ile bağlantılı bir gözetleme silsilesi ile tarihi olasılık olduğu üzerinde duruluyor…
Karahayıt yolu kavşağındaki Karahayıt Kümbetine geçtik. Selçuklu’nun son dönemlerinin izlerini taşıyan Su sarnıcı görünümünde, gelip geçen yolcuların su ihtiyacını karşıladığı ve mola vererek dinlendiği sebil (musluk) hizmeti gören bu yapının koruma kararı bulunduğu ancak, kim tarafından nasıl ve ne zaman korunacağı belirsiz. Tarihi binanın içinde hazine avcıları ziyaret etmiş, rezil bir görünüm (Battaniye ve iç çamaşırları) arz etmekte. Buranın Vakıflara ait olduğundan söz edildi. Bitişiğindeki araziler Vakıflardan kiralanmaktaymış. Kümbet etrafında mevcut büyükçe bir boş alan yeşillendirilebilir, banklar ile koruma ve düzenleme yoluna gidilebilir. Bu yetkililerce yapılması ve mahalleliye kazandırılması çok kolay bir çalışma aslında.
Köy içine giriyoruz. Yakında bir Roma dönemine ait yerleşim yeri izleri hissediliyor. Mermer sütunlar, bloklar her sokakta görülüyor. Köylülere sorduğumuzda yukarı tepelerde yıkıntılar olduğu söyleniyor. Köy içinde bir evin duvarında işlemeli mermer parçası ile yer yer mermer sütunlar gözleniyor. Meydana yakın cami minaresinin temelinde bir mermer parçasında Latin yazısı (Grekçe) göze çarpıyor. Cami bahçesinde bir başka kümbet daha yer alıyor, bitişiğine tuvalet yapılmış. Tuvalete girişteki duvarda Başkan İbrahim Bey bir kitabe görüyor, resimliyoruz. Belki de yıllar öncesinde bu sarnıç duvarında olabilir de zira biz Arapça yazılı bir kâğıdı (küfür de yazsa) kutsal görüp alnımıza götürüp saygı gösterilmesi gerekliliğine inandırılırmış bir neslin evlatlarıydık.
Bunları düşünürken köy yolu kenarından geçmekte olan yıllık izine gelen hemşerimiz Kanada Toronto Başkonsolosluğunda ataşelik görevinde bulunan Mehmet Ekizoğlu ile karşılaşıyoruz. Hasret giderdikten sonra uğurluyoruz.
Bir zamanlar Dalama ve yöresine su taşımış dört gözlü taş ustalığı ile de dikkat çeken Yortuç semtindeki “Geriz Su Kemeri” ayakta kalmış, çevresinin kirliliği ilk aşamada göze çarpıyor. Umarız bu yapı gelecek nesilleri aynı sağlamlık içinde selamlayacaktır. Belçika’da yaşayan Nihat Bey çalışmaları anlamlı ve yaşadıklarını manidar bularak etkilendiğini aktardı.
Arkadaşlarla da paylaştım.
Bize ne oldu ki? Biz çevre bilinci almış bir nesiliz. Atamız, dedemiz yolda bulduğu bir taşı bir başka Müslüman’ın ayağına çarpmasın diye alır, duvara yerleştirir, yoldaki çalıyı, çırpıyı bir kenara koyar iken bizi de böyle yetiştirdiler. İnsanımızda bir şeyler var, saygısızlık, adam sendecilik iliklere kadar işlemiş. Yüreğimiz burkuluyor. İdealimiz, siyasetimiz bile çıkar odaklı. Çevre desek. Bir o kadar saygısız ve duyarsız olmuşuz ki. Ortak düşüncemizi üzülerek dile getirdik. Bu duyarsızlığın kültürümüze, kültürel ve tarihi miraslarımıza da bulaşması tedirgin edici bir hal almakta…
**
Belirlenen bölgelerin yolu, bakımı, yenilemesi, ışıklandırılması, otantik çevre düzenlemesi, bir şekilde canlandırılarak ziyarete açılacak hale getirildiği takdirde yerel, siyasi, idari yetkililerin gayreti ile turizm canlanması adımları kendiliğinden gelecektir. Bir Turizm şirketi düzenleyeceği tarihsel tur ile bu 7 tarihi bölgeyi bir uçtan girip bir uçtan çıktığında ziyaretçilerin etkileneceği bir gerçektir.
**
Tekrar olacak ama yineleyelim.
Platformun çalışması ile hedefe ulaşılırsa şüphesiz kazanımlar olacaktır. Muğla’da Belen Kahvesi örneğini alalım. “Ormancı” türküsünün yaşandığı, canlandırıldığı yeniden düzenlenen bu yerde adeta bir mahalle geçimini sağlamaktadır. Beypazarı ilçesi ve Cumalıkızık köyü tanıtımın sonucu nereden nereye geldiği gerçeği güzel bir örnektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.