Metin AKOĞLU
AK Parti ve 1 Mart Teskeresi
Saddam Hüseyin’in İran ile yapılan savaşta petrolleri çaldığı gerekçesiyle Kuveyt’ten aldığı borcun silinmesini istemesi ve isteğinin yerine getirilmemesi sonucu Kuveyt’i 2 Ağustos 1990’da işgal etti.
ABD başta olmak üzere BM güvenlik Konseyi Irak’a karşı saldırıda bulundu. Savaş, Irak’ın yenilgisiyle 1991 yılının Nisan ayının ilk haftası resmi olarak savaş son buldu.
Bu savaşta bölge ülkeleri (S.Arabistan-Kuveyt-Katar-BAE’leri) ABD’ye 630 milyar dolar rüşvet ödediler.
BM Irak hükümetine 36. paralelin kuzeyi ile 32. paralelin güneyine uçak ve ağır silah geçirmeme yükümlülüğünü kabul ettirdi.
Irak’ın savaş sonunda ateşkes hükümlerine uyup uymadığını kontrol etme, Irak Hükümeti’nin 36. Paralelin kuzeyi ile 32. Paralelin güneyine uçak ve ağır silah geçirmeme sorumluluğunu kontrol etmek amacıyla Amerika, İngiltere, Fransa ve Türkiye’den oluşan ‘ÇEKİÇ GÜÇ’ adı altında uluslararası birlik kuruldu.
Çekiç Güç, İncirlik ve Diyarbakır Pirinçlik üssünden aralıksız 12 yıl görev ifa etti. 36’ncı Paralelin üstünde oluşturulan ‘Barzanistan’, yıllar içinde Kerkük’ü de ilhak ederek gelecekteki devletin finansmanını sağlamak istedi. Bu sonuç kesinlikle ÇEKİÇ Güç’ün zaferidir. Türkiye ile birlikte Türkiye’ye rağmen, K.IRAK Kürtlere peşkeş çekildi.
2003 yılına geldiğimizde Amerikalılar hem İsraillilerin hem de Irak muhaliflerinin yönlendirmesiyle ikinci kez işgale karar verdiler. Rejim muhalifi olarak İyad ALLAVİ ve Ahmet ÇELEBİ (CIA’nın Çelebisi) hemen göze batanlar oldu. ‘Irak’a girin, Saddam’ı devirin, halk sizi hayranlıkla karşılar’ dolduruşu Paul Wolfovitz ve Richard PERLE gibi Yahudilerin, Başkan oğul George W. BUSH’u ikna etmeleri ile karar aldırılmış oldu.
ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, BM Güvenlik Konseyi'ni ikna etmek için BM Genel Kurulu'nda CIA bilgilerini delil olarak sunmuştu. Bilgilerin hepsi istihbarat yalanı çıktı. Güya Saddam’ın elinde Kitle İmha Silahı varmış.
ABD özellikle CIA'nın verdiği bilgilere gerekçe göstererek savaşı başlatmıştı. Saddam Hüseyin yönetimi ise şiddetle ellerinde bu tür silahlar bulunmadığını açıklamıştı.
BM güvenlik Konseyini ikna eden Dışişleri Bakanı Colin Powel’da ‘Kitle İmha silahlarını bulamadık’ diyebilmiştir. Amerikalı uzmanlar, CIA'nın kendilerine verdikleri bilgilere de dayanarak birçok şüpheli yeri aradıklarını ancak bir şey bulamadıklarını söyledi.
İngiltere Başbakanı Tony Blair’in 2004 yılında yaptığı bir açıklamada, "Irak'ın kitle imha silahları bulundurduğuna yönelik bilgilerin yanlış çıkmasından ötürü özür dilerim” demişti. ‘1 milyonu aşkın Iraklının ölümünden, Irak’ın üçe bölünmesinden, Basralı Ömerlerin milyonları bulmasından sonra, dahası Basra yandıktan sonra su tutan itfaiyenin hortumunu…’ diyorum, varın devamını siz getirin.
Irak’taki petrolün kontrolü zaten ABD petrol şirketlerinin elinde bulunuyordu. O yüzden girme amacı petrol değildi. İsrail’in güçlü, silahlı bir Saddam istememesinden kaynaklanan nedenlerle işgal ettirdiler. Saddam’ın, olmayan kimyasal silahlarını yok etme bahanesiyle işgale meşruiyet kazandırmak istediler. Amaç İsrail’in dini intikam ile birlikte Saddam’ın Filistinlilere yapmış olduğu yardımların son bulmasıydı. Şunu hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın. Dünyada Filistinlilere en çok maddi ve askeri yardımı yapan ülke Irak ve Saddam Hüseyin’di. Siz bakmayın Gazze diye atıp tutanlara…
ABD ve müttefiklerinin işgal planlaması şu şekilde olacaktı. 50 bin kişilik bir tümen Kuveyt üzerinden, 50 bin kişilik ikinci tümende Türkiye üzerinden geçirilip, Saddam kuvvetleri “SANDVİÇ” operasyonu ile yok edilecekti.
Bunun için Türkiye’nin kapısı resmi olarak çalındı. Irak işgali ile ilgili olarak 50 bin kişilik gücün İskenderun Limanından hareketle İpek Yolu üzerinden Irak’ın Kuzeyine intikal ettirilmesi ve ülkemiz topraklarında 50 bin civarında da asker konuşlandırılması zamanın hükümetine iletildi.
Türk topraklarında kalacak ve transit geçecek yabancı askerlerin bir statüye bağlanması beklenir. Bunun da TBMM’de görüşülüp, kabul veya ret edilmesi gerekiyor. ‘Bu güçlerin kalma süresi nedir? Ne zaman ülkemizi terk edecekler?’ gibi soruların yanıt bulması, açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Unutmayalım ki Çekiç Güç Türkiye’ye 6 ay diye geldi tam 12 yıl kaldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan daha milletvekili bile değilken, AK Parti Genel Başkanı olarak müteaddit defalar gittiği ABD’de bu sözü verdiği anlaşılıyor. İş o kadar kolay ki sadece prosedür yerine gelecek diye düşünmüş olmalılar ki teskerenin geçmesini garanti gördüler. Ancak AKP tek başına bu teskereyi geçirebilecek parlamento çoğunluğuna da sahip iken bunu başaramadı.
İşte 1 MART 2003 günü TBMM’de teskere için oylama tablosu.
Teskerenin Tayip ERDOĞAN’A rağmen reddi, AB ve İslam ülkelerinde olumlu olarak karşılandı ve ülkemize itibar kazandırdı.
ABD’liler bizim Meclis’imizi hiç önemsemedi. ‘Nasıl olsa çıkar’ dediler. Türkiye’yi her zaman çantada keklik gözüyle bakıyorlardı.
Haftaya tezkerenin içeriği ile yazımıza devam edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.