Metin AKOĞLU
ABD’nin yanlışlarından çıkartacağımız doğrular
BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamında ABD ve Müttefiklerinin İslam coğrafyasında yürütmek istedikleri projenin yanlışları ve doğurduğu kötü sonuçları vardır.
Medeniyetler tarihi, insanlık, kadim dostluklar yerle bir edilmiştir.
Nedir bu yanlışlar;
Ön alıcı (önleyici) savaşı kötü örnek olarak kullandı.
Teyitleri alınmış, kesin İstihbarata dayanmayan bir terör saldırısının, bir süre sonra uygulanacağı varsayımından hareketle karşı saldırıya geçmek olarak tanımlayabiliriz. Teröristi yok etmek yerine ülkeleri mahvettiler.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER kuruluşunu kendi amaçları için araç olarak kullandığını dünya âlem biliyor.
Saddam Hüseyin’in Kitle İmha Silahları istihbaratı var diyerek yola çıkıp, Irak’a saldırdılar. İngiltere Başbakanı Tony Blair ve ABD Dışişleri Bakanı Colin Powel’ın Saddam’ın kimyasal silahları yokmuş deyip özür dilediler. Üzüntülerini ifade ettiler. Yazık ki üzüntü ve özürler, ölen bir milyon Iraklı canı geri getirmeyecekti.
BM yasasına göre Askeri harekâtlar;
Ateş kes
Barışı idame (Kıbrıs örneği)
Barışın temini (Somali- Afganistan) koşullarında yapılabileceğini öngörüyordu.
K.Irak’ta Kürt federal yapısı oluşturarak Türkiye’nin ve bölgenin istikrarsızlaşmasına yol açtı.
Matruşkanın sadece K.Irak ile sınırlı kalmadığını gösterdiler. Suriye’de inşaat devam ediyor. Ondan sonra sıra kimde oynatacaklar. 1991 den beri hala sonuç çıkartamadık.
Buradan söylüyorum. Suriye devleti ile en kısa sürede işbirliği yapılmadığı takdirde, geç kalınmışlığın faturası savaş ve savaş ekonomisi olarak önümüze gelecek. Bu BOP ateşi bizi de yakacaktır.
Arap dünyasındaki anti demokratik rejimleri destekledi.
Katar, BAE, Umman, Kuveyt ve Suudi Arabistan’a bakmak yeterli. Dünyanın gözü önünde ülkemizde bir Suudi vatandaşı öldürülüyor. Yapanlar, azmettirenler belli. Özgür dünyadan tık yok.
Doğu Avrupa’daki rejim değişikliklerini Ortadoğu’da yaparım zannetti.
Polonya’da sembol olan Lech Walesa işçi hareketinin, yönetim ve rejim değişikliği ile sonuçlanmasını, Arap Kralı ve Şeyhlerinin besleme sürüleriyle karıştırdıkların ibretle izledik.
Askeri güçle hedeflerine ulaşabileceğini zannetti.
Havaya hâkimsiniz, en ağır bombaları atacak uçaklara sahipsiniz, uçak gemilerine sahipsiniz, akıllı füzelere sahipsiniz ama sahada başarılı olamadınız.
Gönüllüler koalisyonunu gerçek zannettiler.
Fransa, tarihten gelen Suriye bağları, İngiltere ve ABD, İsrail’in güvenliği için bölgedeler. Ayrıca petrol ve gaz yatakları ile arzı yapılan ürünlerin naklinin güvenliğinin önemine değinmeye gerek yok. Bu üç ülkenin dışında koalisyon diye bir şeyin olmadığını görüyoruz.
Demokrasiyi etnik ve dini temellere göre şekillendirdi.
Nasır’cı Arap Milliyetçiliğini, geleneksel BAAS rejimlerini yıkarak, Ortadoğu’da Şii – Sünni ekseni oluşturdu. İran-Irak-Suriye-Lübnan Hizbullah’ı Şii blok, Suudlar, Katar, BAE, Ürdün, Mısır Sünni blok oluşumu
Demokrasi koşulları olmadığı halde demokrasi getireceğini iddia etti.
Gökten demokrasi yerine toma hawklar yağıyor. Bomba yağıyor. Mermi yağıyor. Demokrasiyi gören var mı?
Laiklik olmadan demokrasinin olamayacağını anlamadı.
Laikliğini koruyarak çıkmasını beklediğimiz Esad rejimi, Milli Kurtuluş Savaşı vermektedir. Üniter yapısını muhafaza ederek Arap Ligine geri dönecektir. Ülkeyi terk etmiş İslam ülkelerinin büyükelçileri birer birer geri dönmekteler. Yeniden bağımsızlığını kazanmanın gururuyla bir gün Arap âlemine model olacağına kuşku yoktur. Ortadoğu denkleminde; “Mısırsız savaş, Suriyesiz barış” olmaz sloganı bir gün yeniden yerini alacaktır. Sünni Mısır yönetimi ile Alevi Suriye yönetimi yıllar önce bunu başarabilmişse, bir daha neden olmasın?
Terörle mücadelede ikiyüzlü davrandı.
Terörist teröristtir diyemediler. Senin teröristin benim teröristim. NATO’da stratejik ortak olacaksın. Bölgede ortağının düşman dediğine sahipleneceksin. Artık güvenilmeyen bir müttefiksiniz.
Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçirip, K.Irak’ta Efendi benim. Burada bulunmanızdan rahatsız değiliz ancak, benim kontrolümde olmalısınız diyerek bize ve bölgedeki diğer aktörlere mesajlar bıraktınız.
Barzani (KDP) ve Talabani’ye(KYB) mesaj; Amerika’ya güvenin.
PKK’ya mesaj; bölgeye ben hâkimim. Korktuğunuz Bordo Berelilerin halini gördünüz. Ben varken Türkler size bir şey yapamaz…
Türkmen’lere mesaj; Ağababalarınızın askerlerinin halini görün. Onlarla işbirliği yapmayın…
Çuval, Türk Devletinin, Türk Genelkurmay Başkanının başına geçirilmiştir. Türk ordusunun tasfiye süreci o gün başlamıştır. Diplomatik nota bile vermeyenler, kurguları yapılmış Ergenekon ve Balyoz davalarının taşlarını döşemişlerdir. “Ben kasaptaki ete soğan doğramam” diyerek silah arkadaşlarınızın yıllarca hapislerde çürütülmesine seyirci kaldınız…
Çuvalın analizini ben böyle okuyorum.
İnsanlık dışı uygulamalarla ABD düşmanlığını körükledi.
ABD Felluce’de beyaz fosfor kimyasal bombasını kullanmıştır. Ölülerin üzerinde mermi izi yok. Kullanılan Napalm bombası farklı bir çeşit. Bir yerde kömürleşmiş 13 ceset bulunduğu ileri sürülmüştü. Felluce’liler, ABD Başkan Yardımcısı Dick Chenney’in Halliburton şirketine bağlı olarak çalışan Blackwater güvenlik çalışanlarından dördünü öldürüp, telefon direklerine asmaları sonucu böyle bir saldırıya maruz kaldılar. Kimyasal silah kullandılar. Camiye sığınmış insanları canlı canlı kurşunladılar. Uzun süre Felluce’ye kimseyi almadılar. Zamanla kimyasal silah izlerini ortadan kaldırdılar.
Bir ABD’li komutan 15–50 yaş arası bütün erkekleri öldürün talimatı veriyor.
Bir başka ABD’li komutan hareket eden bütün canlıları vurun demiştir. Bu iki komutan hiçbir yerden talimat almadan bu doktrini kendileri geliştirmişlerdir.
Bu dinsel bir savaştır. Teslim olun! Toprağınızla! Paranızla! Silahınızla! Bu yetmez! Ruhunuzu da teslim edeceksiniz. FELLUCE’DEKİ olay budur.
Benzer kimyasal saldırıyı Suriye’de kullanıp rejim güçlerini cezalandırmaya katlılar.
Bütün savaşlar yalan üzerine kurulur. Suriye olayında artık yalanın da suyu çıktı. 21 Ağustos 2013 tarihinde, Şam’ın Guta semtinde kimyasal silah kullanıldığı açıklandı. ABD’liler, araştırılması dahi yapılmadan Suriye rejiminin işi olduğu iddiasını ortaya attılar.
Oysa gerçek farklıydı. El-Nusracıları; AP ve BBC için muhabirlik yapan Dale Gaylak isimli Ürdünlü gazeteciye anlattıkları şöyleydi. El-Nusra teröristleri; kimyasal silahı bilmeden kullandıklarını ve bu silahları Suudi Arabistan İstihbarat Başkanı Bender Bin Sultan kanalıyla edindiklerini söylüyorlardı.
Bender Sultan’ın kesintisiz tam 22 yıl Washington’da büyük elçilik yaptığını söylersek ne demek istediğimiz anlaşılır.
SONUÇ:
BOP başarısız bir şekilde ortada yuvarlanmaktadır. Dine dayalı yönetim sistemlerinin devamı ve önlerinin açılması sağlanmıştır. Taliban, Al Kaide, İŞİD ve Al- Nusra Cephesi’ni durdurmak yıllar alacaktır.
Ortadoğu’da kan ve gözyaşı akmaya devam edecektir…
Uyuma ey Türk!
Birliğin, dilin, tarihin, yurdun, adın ile oynanma sırası sana geliyor...
Buradan dönmenin zamanı geldi ve de geçiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.